Saturday, April 14, 2007

postmodernizm-modernizm??

Ya şimdi siz postmodernci misiniz, modernci mi? Şey bilmemmm..

Bu ara çok karşılaşıyoruz bu tartışmayla. İkisinden de faydalı olan kısımları alalım deyince kolaycılıkla suçlanıyoruz. Bir taraf olunca içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Ayşen hoca geçen gün derste önce Marx okuyup üstüne Foucault okursanız miyopken gözlük takmış gibi olursunuz herşey daha netleşir ama sadece Foucault okursanız astigmat olursunuz dedi. Aslında katılıyorum. Yani Foucault nun hiçbir zaman Marxı dışladığını düşünmedim üzerine birşey eklediğini hatta olan durumu daha iyi analiz ettiğini düşündüm. Günlük hayata yaydığını mücadele alanını. Şimdi kafamdan otoriteye dil çıkarıyorum bir direniş midir, Foucaultdan o çıkar mı bence çıkmaz. Ya da ben Irakta ne hissettiklerini bilemem bombalar üzerine gelirken insanların? gibi bir bakış açısı da çıkamaz. Gerçeklik toptan kayarsa nasıl bir mücadele olur ki bu zaten??

Neyse kısaca, toplu bir politik proje şartsa modernist olmak gerek, daha başka deyişle Marxist olmak gerek. Ama kendi hayatından başlatmak mücadeleyi çok da elzem. Günlük hayat pratiklerine yayıp Foucauldian olmak gerek.

Gene aynı kolaycılığa teslim olmuş gibi gözükebilirim ama mesela mevzunun sınıf çatışmasından çıkıp tamamen ırkçılığa döndüğü, ataerkiye döndüğü sorunlar var. Bunu Marxism anlamakta güçlük çeker. Ama en büyük sorunlardan birinin sınıflar arası eşitsizlik olduğu mücadele alanını da kaybetmemek lazım. Marxism her zaman bir hatırlatıcı, bir vurgu yapıcı etkiye sahip.

Ya anlamak zor neyi nasıl tasavvur edeceğimi ama kendi hayatımdaki en büyük deneyimleri üst-orta sınıf bir kadın olmaktan edindiğimi düşünüyorum. İkisi birbirini öncelemiyor, duruma göre o ana göre değişiyor hangisinin hayatımı daha çok etkilediği. Tamam kimlik siyasetini aşmak lazım, ama bir yandan özgürleşme açısından önemli yerlerde duruyor sosyal hareketler. Bir yandan da mevzunun aslını kaçırıyorsunuz diyor marxistler ki, belki de mevzunun aslı yok ya da belki de haklılar. Bütün etkiler girift. Sınıf eşitsizliği, ataerki ve birçok otorite üzerimizde ve dünya üzerinde ve politikalar üzerinde başka başka veriler olarak aynı anda etkiyor. Mücadele yok belki de mücadeleler var. Devrimler aynı anda olursa devrim belki de. Kadın sorunu mu hee o köşede dursun biz bir ilk önce sosyalist devrimimizi yapalım anlayışı sakıncalı geliyor bana. Öğrenme ve özgürleşme süreçleri çok paralel. Birilerini öncelemek gerekir mi?
Sadece kadın hareketi önemli deyip sosyalizmi bir kenara mı atmalı? Yok öyle birşey demiyorum.

Amaaan ben ne dediğimi bilmiyorum galiba. Neyse devam edeceğim. Özgürlük ödevimi yapmam lazım önce:)

20.14

No comments: