Tuesday, November 16, 2010

ic sikintileri

basliktaki i-ler I olacak aslinda gibi aciklamalar yapmak isterdim ama gordugunuz gibi degil bilerek ve isteyerek oyle. kendi kendime kafami siktim zira. Yani ugrasiyorum didiniyorum. Ben ne calismak istiyorum. Sagolsun muhtesem bir erkek arkadasim var saatlerce bana sokratik sorular sorarak neden ne istiyorum cikarttirmaya calisti. Muhtesem bir entellektuel tartisma olmakla ve askimi alevlendirmekle beraber kendi kendime midem bulanacak kadar karistim. Karmakarisigim. Ulan ben ne istiyorum hayattan sorusu ben ne calismak istiyorum aslinda ile birlesir mi? resmen varolussal krizler. Onu calissam ama nasil calissam ama yani cok banal ama olmaz ki o calisildi ama ben bunu calismak mi istiyorum eski konumdan mi sIKILDIM ama belki de fon alabilecegim konularda basvurmaliyim sonra degistiririm nasil olsa istedigime ama o etik olmaz oyle yalanla isim olmaz ama ama ama ama...Hay A.Q. buyuk harflerle hem de. Yani fazla kufurlu bir yazi oluyor. 18 yasindan kucukseniz okumayin. ama uuuuf gercekten. Bir yandan daha sabancida bile bir basari bir iz tutturamamisken sak diye baska basvurular yapmali miyim gercekten ama burdan da bunaldim, uuuuuuffff! Her neyse, simdilik kendimi soyle avutuyordum en azindan akademisyen olmakla ilgili kaygilairm biraz duruldu onu istedigimden eminim, hele ki sinif ogretme vs. mevzuusunu bu kadar sevmisken ve ne kadar zor oldugunu fark etmisken. ( Bu arada siniflardaki ogrenci kalitesinin ogretmenin dersten aldigi zevki bu kadar degistirebilecegini dusunmemistim. Bazen kendimi ilkokul ogretmeni kivaminda buluyorum, bir susun nolur diye bagirirken. ) neyse yine de eglenceli ama research yapmaktan da keyif aliyorum, ince ayrintilarla ugrasmak hosuma gidiyor ama bir turlu aha sunu calisacagim bu hayatimin konusu diyemiyorum, sIKILIYORUM, bunaliyorum, birine sariyorum oburunu birakiyorum. daldan dala...kafami toplamak deseniz o ayri bir zor. oturup okuma bile yapamiyorum elli bahane buluyorum kalkiyorum sandalyeden, masadan...Ne faydali ile ne keyifli karistiriyorum bazen. Bunun kesin calisilmasi lazim dedigim herseyden biraz ogrenmeye calisiyorum ama sonra bakiyorum ki BORING ( aysen hoca sesiyle -bilen bilir) ya Yildiz hocanin yeni kitabinda dedigi gibi ben hicbirseyle doymuyorum OBURUM. B.KBOGAZLIYIM neyse...Ya ADD yim ( Attention deficit) yok birseye odaklanamiyorum. Bilim teknoloji hidi bidi sardim sardim keyif de aliyorum ogrenmek de istiyorum. bana diyorlar ki konunu generalizable hale getir. O nasil oluyor? ben yapamiyorum onu. insanin akli sadece ornek vererek calsiir mi ya. bana konsept soruyorlar ben ornek veriyorum hemen anlamalari icin. definition veremiyorum cogu zaman, anlamasi daha zor anlatmasi daha zor ve benim icin de betimlemesi zor oluyor. bazen bilmiyor oluyorum tanimini. Bir de yanlis anlamayin ben felsefe bitirdim, sanirim unuttum ama...SAPLA SAMANI AYIRMAK, ANALITIK OLMAK, DEFINITIONLAR VERMEK ben yapamiyorum galiba. BEN BECERIKSIZ MIYIM? Yani bazen evet bazen hayir ama icim sikildi ya...bildigin sikildi...giren cikan belli degil...uzgunm kufur etmeyi seviyorum.kisisel olunca yazi kendime kufur etmek kolay geldi. neyse.

Thursday, October 14, 2010

evet saglik mevzuunda fikri mulkiyet haklari sorunsaliyla karsinizdayim..

India concerned over Kenya''s anti-counterfeit law
PTI | 07:10 PM,Oct 14,2010
Ruchi Kapoor Nairobi, Oct 14 (PTI)India today conveyed its concerns to Kenya over its Anti-Counterfeit Act which confuses Indian generic medicine, hailed worldwide for afford ability, with counterfeits. India's apprehensions were conveyed by visiting Commerce and Industry Anand Sharma when he met Kenyan Prime Minister Raila Amolo Odinga. Sharma highlighted Indian pharmaceutical industry's contribution to making available life-saving medicines at affordable prices, especially through generic route. He conveyed "India's concerns on attempts being made outside the WTO and WIPO (World Intellectual Property Rights Organisation) forums to confuse Indian generice medicines with counterfeits". Generics are off-patent drugs, an area in which India has established its global brand equity with about Rs 45,000 crore exports. Africa is a major market for the Indian pharma exports. Sharma said Kenya "may keep this in view while implementing the Anti-Counterfeit Act and the proposal to have a similar legislation at the East African Community (EAC) level". The Act, passed in 2008, did not make a distinction between the generic medicine and the counterfeit. It was challenged by NGOs and the healthcare organisations in the Kenya's Supreme Court on the ground that it would make medicine unaffordable. Addressing the gathering at the 'Namaskar Africa' event organised by the industry chamber FICCI and his ministry, Sharma said, the Indian pharmaceuticals are fully compliant with the WTO rules (Trade Related Intellectual Property Rights). He said "the life-saving drugs were unaffordable for poor people in Africa, Asia and South America because of (high) prices and there was a horde of MNCs' (multi-national companies) cartels and this battle was joined here". He said thanks to Indian medicine the cost of AIDS treatment has been reduced in Africa from USD 12,000 to USD 400 a year.
bu da ilk linkim hadi hayirli ugurlu olsun efenim...

evet ben tembel bir insanim..

Yapacak ellibin milyon isim var ben bloga tekrar baslamayi dusunuyorum. Bu sefer daha cok buldugum guzel haberleri ve websitelerini postlamak ve bircesit kaynakca olusturmak icin ama gene yalan olcak ben gene kendi geyigimi yapacagim simdiden uyarayim.

herkeslere selam eder, eylul is back derim...

Saturday, June 12, 2010

Gol atan cocuklar tas da atabilirler...

Birkac gundur aklimda gidip gelen iki sahne var. Biri su: TVde basbakan Recep Tayyip Erdogan konusuyor, yine atesli bir sekilde...Belki rastlamissinizdir. Bir basari oykusunden bahsediyor ve zorunlu gorev suresi bitmesine ragmen Hakkari'de kalan bir kadin doktora tesekkurlerini sunuyor. Tas atan cocuklar bu iyi niyetli doktor tarafindan kurulan bir dernekce futbol oynamaya ozendirilerek buyuk basarilar kazanmislar. Haberi de buldum hatta: http://www.skyturk.net/tas-degil-gol-atmaya-geldiler/
Cocuklarla yapilan roportajda vurguladiklari sey hep ayniydi: "Tas degil gol atiyoruz."

Ikinci sahne de su: Yine basbakan televizyonda. Yine atesli, yine hararetli...Malum bu aralar kahramanlik payeleri biciliyor kendisine, cok buyuk kismi fos olsa da soylemsel seviyede soylediklerini daha once bir devlet baskani soylemedi diye dusunup bazen oyle ya da boyle ucundan kenarindan takdir edesim gelmiyor degil. Sanirim Uluslararasi Turkce olimpiyatlari konusma yeri. Mavi Marmara'da olenlerden, Gazze'de mucadele eden cocuklardan ve genclerden, ve PKK'ya karsi savasan askerlerden ayni cumlede bahsedip hepsinin sehit mertebesine yukselmesinden bahsediyor.

Bu iki sahneyi niye anlatiyorum? Sundan anlatiyorum. Bu iki sahnenin birlesimi beni cok dusundurdu. Ilk olarak, Gazze'deki cocuklarla ve ortadogudaki adaletle bu kadar ilgili sevgili basbakan kendi ulkesinde neler yapiyor diye dusundurdu.Bircok yerde akli selim gazeteciler yazdi zaten: TMK magduru tas atan cocuklarla ilgili yasayi duzenleyecegini soylemesine ragmen henuz hicbir somut adim atilmadi, Kurt acilimi, demokratik acilim, anayasa degisikligi deyip uygulama seviyesini gectim, anayasaya bile Kurtlerin icini rahatlatacak bir iki kelam eklenmedi, anayasanin hazirlanis sureci bir hayli sorunlu idi, uzerine hala operasyonlar devam ediyor, surekli olum haberleri geliyor, vs vs...

Daha da ilginci Erdogan'in ve hukumetin Gazze konusunda Israil'e karsi kullandigi dil, cok uzun bir zaman Turkiye'ye ve TSK'ya yoneltilen elestirilerin diliyle cok benzerlik tasiyor. Birdenbire basbakanin sesi Kurt vatandaslarin haklarini savunan insan haklari aktivistleriyle benzer bir dilden konusmaya basladi. 'devlet teroru' jargonunu ben daha once bir devlet adamindan duymamistim ama Turkiye cumhuriyeti tarihindeki olaylar elestirilirken bir hayli sik duydugumu kabul etmeliyim. Bu konusmalar, sadece soylemsel seviyede kaldigi ve gercekte politika duzeyinde bir izdusumu olmadigi icin populizm, oy arttirma cabalari gibi gorunuyor.

Birinci sahneye geri donersek, burada canimi sikan su. Cocuklar tas atmasin, gol atsin. Peki. 'Tas atan cocuk' fenomeni ile ilgili bir suru soylence mevcut; cocuklari kiskirtip terorlerine alet ediyorlar diyeni var, devlet hizmet saglamadigi icin baska yapacak birseyi yok ki cocuklarin o bolgede o yuzden bunlara sariyorlar diyeni var, vs. vs. Cocuklarin futbol ya da baska ilgi alanlari olmasi tabii ki guzel birsey. Ama cocuklar neden tas atiyor diye sorgulamadan sadece cocuklarin tas atmasini engelleyecek kanallar yaratmak bambaska birsey. Gazze'deki cocuklar tas atarken adalet icin atiyorlarsa sevgili basbakan, burdaki cocuklar ne icin atiyor acaba? Cocuklar masa oluyorlar soylemini bir kenara birakirsak- zira cocuklar ummadiginiz kadar eyleyici konuma sahiptir bana kalirsa, ya da yetiskinler de benzer etki alanlarina maruz kaliyorlar bana kalirsa- nedenlerinden bagimsiz olarak cocuklar tas atmasin gol atsin diye mekanizmalar kurmak, iyi niyetli bir davranis gibi gozukse de (dernegi kuran doktora hicbir lafim yok) cok baglamsiz kaliyor. Dahasi, cocuklarin adalet icin sesini cikarmasi kotu birseymis gibi sunuluyor. Neden? Basbakanin kendisi alintiladi, ben de alintilayacagim Necip Fazil'dan: "Fatihlik nimetinden yüzü bir nurlu mühür/Biz akıl tutsağıyız, çocuktur ki asıl hür." Bazen yetiskinlerin tutsak kaldigi seylerden bihaberdir, daha ozgurdur cocuklar ve birseylerin ters gittigini cok iyi anlarlar. Bazen adalet duygulari baskaca mekanizmalarla daha az kirlenmistir cocuklarin ve haksizliklara daha az hesapli karsi cikabilirler. Demeye calistigim su degil: bu cocuklar tas atsinlar tabii, haksizliklara karsi direnis icin gerekli. Cunku bu da cocuklarin aracsallastirilmasi gibi geliyor bana, sadece amac farkli: direnis, mucadele vs. Demeye calistigim su: Cocuklar dertleri varsa tas da atarlar, su da, toprak da. Kime oldugu onemli, neden oldugu cok cok onemli. Bu cocuklar niye tas atiyorlar? Tas attiklari icin nasil bir muameleye tabi tutuluyorlar? Bu cocuklar savastan, kandan bikmis nesillerin cocuklari. Belki de anneleri, babalari tas atma diye tembihlemis olmalarina ragmen tas atiyorlar, belki anneleri babalari da destekliyor tas atmalarini. Bunu bilemem. Ama bildigim olan biten bu kadar sorunluyken, cocuklar tas attiklari icin terorist muamelesi goruyorlarsa, hapiste yillarca kaliyorlarsa, cocuk olduklari unutuluyorsa ya da hicbir kosulda otoriteye karsi tas atmamalari gerektigi ya da diger bir deyisle otoriteye karsi gik cikarilmamasi gerektigi daha o yastan belletiliyorsa, onun yerine gol atin denilip Filistin'deki yasitlari tas attiklari icin alkislaniyorsa, burada buyuk sorunlar var demektir. Cocuklarla ilgili TMK degistiriliyor haberleri cikti. Tabii ki umut verici bir gelisme. Bir daha yineliyorum: Cocuklarin bu durumdan kurtulmasi cok onemli tabii ama daha onemlisi cocuklarin neden tas attigini bir daha dusunmek, vicdanlari biraz daha rahatsiz etmek belki de, hatta onlara sormak gerek belki de, bize en acik sekilde onlar yol gosterebilir belki de. Ayni kosullar yerinde kaldigi surece oradaki cocuklarin tas yerine gol atmasi durumu iyilestirmez, kendilerini kurtarirlar belki, ki bu da birseydir. Velakin, zaman kendinizi kurtaramayacaginiz kadar kotu, ulke icindeki asiri gucler her an yerlerinden oynamaya hazir, bir yerlerde insanlar Kurt olduklari icin korkuyorlar. Diyarbakirspor -Bursaspor maci da hala unutulmaz irkciligin farkli tezahurlerini dikkate aldigimizda. Bir yerde golcu olan Kurt cocuklarin da sadece 'Kurt' olduklari icin aci cekecekleri bir donemdeyiz...Belki de donemecteyiz...Cocuklar icin degil sadece, hepimiz icin vicdan muhakemesi zamani: Otorite biryerlerde hatali davraniyorsa, sadece cocuklarin degil, kalkip hepimizin tas atacagi zamanlara ihtiyacimiz var belki de. Bunu lutfen toplu bir infial hali gibi okumayin, oraya kadar da varabilir ama demeye calistigim su, haksizliklara karsi oyle ya da boyle mucadele etmek zorundayiz durmadan, usanmadan, farkli yontemler deneyerek...maddi ve manevi tas atarak otoriteye...Otorite dedigim boyle havada ucan kacan birsey degil. Su an su baglamda otorite, hukumet, sayin basbakan, parlamento...ve paylasilan degerler butunu...Madenlerdeki iscilerin olumlerinde is guvenligi konusunda haksizlik oldugunu dusunuyorsaniz kadere inanmamakla suclandiginiz, haksizliklar ne olursa olsun cocuklarin tas atacagina gol atacagi, cemaatciligin arttigi, fakirin derdinin hak baglamindan cok uzakta hayirseverlikle cozulmeye calisildigi, insanlarin biyoguvenliginden cok sirket cikarlarinin vurgulandigi bir ulkede yasiyoruz, maalesef ki boyle bir dunyada yasiyoruz. Tek bir kisiyi ya da bir partiyi hedef almaya calismiyorum. Bir anlayisi vurgulamaya calisiyorum ve durum boyle giderse daha cok cekecegimizi...daha dogrusu insanlik onurumuzun daha cok incinecegini...

Cok dolmusum sanirim, uzun kacti biraz ama kusura kalmayin...

Saturday, May 15, 2010

stajyerlik, deneyim ve somuru...

Stajyerlik, deneyim ve somuru

Is arama sureci bircogumuzun bildigi gibi sancili bir surectir. Ozellikle ekonomik kriz varken... Zira krizler isten cikarma, is bulamama ve ogrencilige devam etmek isteyenler icin burslarin kesilmesi anlamina gelir. Issizlik arttigi icin yukseklisans basvurularinin nerdeyse % 40 arttiginin untmamak gerek tabii. Soylenen odur ki, sirketler, bankalar, hatta devletler batmaktadir, e haliyle bu kadar buyuk kurumlar batarken senin, benim ya da siradan vatandasin is bulmayi beklemesi tuhaftir. Daha da tuhafi, deneyimsiz olarak is bulmaya calismaktir. Neredeyse staj basvurularinda bile deneyim arayan sirketler, sivil toplum kuruluslari, dusunce kuruluslari peydahlanmistir.

Deneyim edinmek icin en bilindik yol staj yapmaktir ya da bir kurumda gonullu calismak...Ozellikle su donemde ikisi arasindaki fark nedir diye bana sormayin, zira ikisi de parasizdir, ikisi de ofis islerini, ayak islerini ve sansliysaniz biraz da gercek isleri yapacaginiz alanlardir. Insan haklari diye bagir bagir bagiran ve elimizdeki isledigi dusunulen tek uluslararasi kurum olan Birlesmis Milletler ve ona bagli kuruluslar daha da beterdir, zira 6 ay ya da 3 ay bir kurus dahi vermeden, sizi haftada 4 ya da 5 tam gun calistiracaklardir.

Kendi deneyimimden yola cikarak birkac kelam etmek istiyorum, bunca laf kalabaliginin ardindan. Sosyal guvenceyi birakin, yol parasinin dahi verilmedigi stajlarda calismaktan yorulduk, deneyim edinmek tabii ki onemli ama karsimiza her seferinde daha fazla taleple cikan kurum ve kuruluslardan yorulduk. Zaten icinde bulundugumuz ulkenin getirdigi sistem yuzunden 10-11 yasindan beri durmadan, usanmadan calismamiz gerekti. Tam artik olmusumdur, simdi benim siram, bak buyudum dedigimiz zamanda karsimizda sistemsel yeni engeller gormekten biktik...ya da biktim diyeyim. Belki icimizde bikmayanlar vardir. Firsatlari degerlendirmemissindir en iyi sekilde diyen bir ses duyar gibiyim...E hadi deyiverin bakem. Ne firsati... Simdiye kadar hicbirseyi kolay elde etmemis biri olarak, hala debeleniyorum. Suna gir, buna basvur, sunu dene, bunu yap...E hatasiz da kul olmaz, arada yanlis yaptigim ya da yanlis giden birseyler de olmuyor degil...Somurunun dik alasini yasiyoruz, biz gencler...Bazen diyorum bize kim nasil yediriyor bu masallari? Staj yap, calis, didin, buyuk adam olacaksin...Yok ya! Staj yapmak icin bile ekonomik olarak ust sinifa mensup olmanin gerektigi bir dunyada kim nasil bahsedebilir meritrokrasiden ya da calis, didin, istedigin olurculuktan... Nasil yani, abartma demeyin. 6 ay Washington'da ya da Londra'da ya da Istanbul'da staj yapmak hem de hic parasiz kac yigidin harci? Kiralardan ya da yeme icme masraflarindan haberiniz var mi? Kac basvuruya basvurmamin bile sacma oldugunu dusundum, biliyor musunuz? Kimse bana daha cok basvur biri tutar demesin, sinirleniyorum.

Daha da onemlisi icimize yerlesmis bu yetmeme hissiyati...sadece ben miyim psikolojik deli, yoksa siz de benimle ayni hezeyani paylasiyor musunuz? Yetmiyor...hicbirsey yetmiyor...Oyle doyumsuzluktan falan bahsetmiyorum ya da acgozlulukten. Omrum boyunca 1,5 – 2milyar ayligi olan bir isten daha fazlasini istemedim zira...( Bok var.) Entelektuel arayisimi, kisisel arayisimi, ben ne yapmaktan mutlu oluyorum, ben kiminle mutlu oluyorum, ben nasil mutlu oluyorum sorularini sormaktan yoruldum, hala cevaplar yok daha cok soru var aklimda...Yoruluyorum...Ibrahim Tatlises'ten ben insan degil miyim dinlemeye ve isyan etmeye basladim. Ki yanlis anlamayin, hicbir zaman cok isyankar bir tip de olmadim...Kim yerlestirdi icime bu hissiyati? Sorma, hareket et diyorum kendime...Oyle de o daldan o dala...

Ufff, neyse yine buhranli bir yazi oldu...Ama cok bunaldim...

Birbucuk iki sene sonra daha aydinlik bir yaziyla donmek isterdim blog cemaatine..ama kismet bunaymis...
herkese kolay gele...kendi islerini, kendi isteklerini ve kendi benliklerini bulmalari yolunda..