Thursday, June 21, 2007

bi de bi de...

Bir de gerçekten birşeyler için uğraşıp umut dolmayı seviyorum...

1.54 A.M.

Monday, June 18, 2007

kısacık...

çok seviyorum vapurda giderken akşam kızıllığını seyretmeyi...

Sunday, June 17, 2007

23 Haziranda Boğaziçi'nde!!

Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu (SPF) ve Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Hizmet Kulübü (BUSOS) sunar,

Sosyal Politika ve Sivil Toplum Kuruluşları Sempozyumu

23 Haziran 2007, Boğaziçi Üniversitesi
İbrahim Bodur Oditoryumu, Natuk Birkan Binası, Güney Kampüs

Neden böyle bir sempozyum gerekli?

Sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarını gerçekleştirdikleri eğitim, sağlık, afete müdahale ve bölgesel kalkınma gibi alanlar, aynı zamanda vatandaşların devletten talep ettikleri sosyal hak alanları. Sivil toplum kuruluşlarının sosyal devletin yükümlülüğünde tahayyül edilen ve vatandaşlık hakları çerçevesinde talep edilen sosyal politika alanındaki rolleri, neo-liberal dönemde devletin dönüşmeye başlamasıyla iyiden iyiye önem ve hız kazandı. Vatandaşlık haklarıyla düzenlenmiş ya da düzenlenmesi mümkün olan sosyal politika alanı göz önüne alındığında, sivil toplum kuruluşları açısından; devlet yerine var olmak, devletten hak talebinde bulunmak veya devleti tamamlamak seçenekleri gündeme geliyor.

Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu ve Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Hizmet Kulübü, bu noktada neler yapılabileceğini birlikte konuşmak ve tartışmak için sivil toplum kuruluşu temsilcilerini, gönüllülerini ve sosyal politikanın tüm paydaşlarını bu sempozyuma davet ediyor.

1.Oturum Sosyal Hak Perspektifi
10:00-11:00

Volkan Yılmaz
Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Hizmet Kulübü
Sempozyum koordinasyon ekibi adına açış konuşması yapacaktır.

Prof. Dr. Ayşe Buğra
Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu
Buğra, sosyal politikanın ortaya çıkışı, hangi alanları kapsadığı ve sosyal haklar perspektifinin neler getirdiği üzerine genel bir perspektif sunacaktır.

Yard. Doç. Dr. Serra Müderrisoğlu
Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü
Müderrisoğlu, konuşmasını birey ve toplum ikilemi üzerinden kurarak, nasıl bir sosyal korunma ağı kurulabileceğini tartışmaya açacaktır.

Kahve Arası
11:00-11:30


2.Oturum Neo-liberalizm, Gönüllülük ve Sivil Toplum Kuruluşları
11:30-12:30

Oturum başkanı:
Burcu Yakut Çakar
Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu

Yasemin İpek Can
Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü
Can, Türkiye’de sivil toplumu yeniden düşünmek: Neo-liberal dönüşümler ve gönüllülük başlıklı bir konuşma yapacaktır.

Laden Yurttagüler
İstanbul Bilgi Üniversitesi STK Eğitim ve Araştırma Birimi
Yurttagüler, konuşmasında politik katılım üzerinden gönüllülük kavramını tartışmaya açacaktır.

Aziz Çelik
Kristal-iş/BirGün Gazetesi
Çelik, sendika deneyiminden yola çıkarak, Emeğin Avrupa’sının olanaklılığı üzerine bir konuşma yapacaktır.

Öğle Yemeği
12:30-13:30

3.Oturum Türkiye’de Sivil Toplum Kuruluşları ve Sosyal Haklar
13:30-15:15

Oturum başkanı:
Kudret Çobanlı
Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Hizmet Kulübü

Prof. Dr. E. Fuat Keyman
Koç Üniversitesi
Keyman, konuşmasında TÜSEV Türkiye’de Sivil Toplum Araştırması’nı sunacaktır.

Emel Kurma
Helsinki Yurttaşlar Derneği-İnsan Hakları Ortak Platformu
Kurma, sosyal hak savunuculuğu ve sivil toplum kuruluşlarının bu alanda üstlenebileceği rol üzerine bir konuşma yapacaktır.



Kahve Arası
15:15-15:45





4. Oturum Forum: Sosyal Hak Perspektifiyle Sivil Toplumculuk Mümkün mü?
15:45-17:00

Kolaylaştırıcılar:
Laden Yurttagüler
İ. Bilgi Ünv. STK Eğitim ve Araştırma Birimi

Abdullah Karatay
Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği

Bu oturum bir forum şeklinde tasarlanmıştır. Forumda, sosyal politika alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve sempozyumun konuşmacılarının bir arada sosyal hak savunuculuğu ve sivil toplum kuruluşlarının rolü üzerinde fikir alışverişinde bulunmaları planlanmaktadır.

Not: Sempozyuma katılım için önceden kayıt alınmamaktadır.

İletişim için:

Kudret Çobanlı
kudret.cobanli@boun.edu.tr

F. Dilara Demir
dilara.demir@boun.edu.tr

Volkan Yılmaz
volkan.yilmaz@boun.edu.tr

Saturday, June 16, 2007

ben çoook eğlendim siz de eğlenin:)

GENÇ SİVİLLER ÖSS SORULARININ BİR KISMINI ELE GEÇİRDİ.İŞTE SORULAR

SÖZEL BÖLÜM

SORU 1. Türkiye’nin en büyük barajı aşağıdakilerden hangisidir?

a) Atatürk Barajı
b) Keban Barajı
c) Çubuk Barajı
d) Çankaya Barajı
e) %10 Seçim Barajı


SORU 2. Ülke yönetimine el koyan ve siyaseti askıya alan darbecilere hayranlık duyma, kendisini onların yanında huzurlu ve güvende hissetme duygusu Ankara Sendromu olarak literatüre girmiştir.

Ankara sendromu aşağıdakilerden hangisiyle büyük benzerlik taşır?

a) Panik-Atak
b) Manik depresif
c) Stockholm Sendromu
d) Agorafobia
e) Anarkofobia

SORU 3. “Türkiye’de hayat normalleşmeye, ekonomi iyiye gitmeye başladığında sağda solda bombalar patlar” önermesi, doğruluk bakımından aşağıdaki hangi önermeyle benzerlik göstermektedir.

a) Güneş doğudan doğar ve batıdan batar.
b) Çimen yeşildir.
c) Deniz suyu tuzludur.
d) Gök Mavidir
e) Hepsi


SORU 4. YÖK’ün denklik yönetmeliğine göre aşağıdaki hangi üniversitelerden mezun bir öğrenci YÖK’ten denklik alamayabilir?

a) Harvard Üniversitesi
b) Oxford Üniversitesi
c) Stanford Üniversitesi
d) Sorborne Üniversitesi
e) Hepsi




SORU 5. Şu cümledeki boşluğa aşağıdakilerden hangisi gelmelidir?

“Ben de bir oy kullanıyorum, dağdaki çoban da. …….. cahil halkın oylarına bırakılamayacak kadar değerlidir.”

a) Koyun
b) Değnek
c) Koltuk
d) Saltanat
e) Demokrasi


SORU 5. Aşağıdakilerden hangisi, bir dil olmayıp Türkçenin dağ Türkleri tarafından konuşulan bir lehçesidir?

a) Malayca
b) Fince
c) Kürtçe
d) Sanskritçe
e) Hiçbiri

SORU 6. Aşağıdakilerden hangisi, demokrasiye aykırıdır?

a) C.B., Başbakan ve meclis başkanının üçünün birden eşlerinin başının kapalı olması
b) C.B.’nin emekli asker, başbakan ve meclis başkanının CHP’li olması
c) Cumhurbaşkanını halkın seçmesi
d) CHP’li Cumhurbaşkanının görev suresi bittikten sonra koltuğundan kalkmaması
e) Hepsi

SORU 7. Aşağıdakilerden hangisi, Cumhuriyeti yaşatacak olan kişilere örnektir?

a) Boğaziçi üniversitesinde peruğu ile okuyan ve iki dil bilen genç kız
b) Zeki Trikonun 2007 yaz kreasyonu olan kırmızı-beyaz bikinisiyle kendini Ege’nin serin sularına atan genç kız
c) Iğdır’da davar güden çoban
d) 15 ülkeye ihracat yapan, kısa boylu, göbekli, kıllı iş adamı
e) Hepsi

SORU 8. Aşağıdakilerden hangisi, bizi muasır medeniyet seviyesine çıkarır?

a) Klasik müzik dinlemek
b) Cumhuriyet mitinglerinde bayrak sallamak
c) Bale yapmak
d) Darbe ve muhtıralara karşı çıkmak
e) Türkiye laiktir laik kalacak sloganı



SORU 9. “Türküz cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi” mısrasının anlamı nedir?

a) Türklerin göğsü tunçtan yapılmıştır
b) Bütün Türklere cumhuriyetin ilk 10 yılında tunç göğüs nakli yapılmıştır
c) Türkler savaşlarda göğüs göğse çarpıştıkları için göğüsleri tunçlaşmıştır
d) Kurtuluş savası tunç siperlerle kazanılmıştır
e) Bu cümlenin Türkçe’de bir manası yoktur

SORU 10. Laiklik nedir?

a) Adam olmaktır.
b) Devlet yönetiminde dini referans almamaktır
c) Tek bir inancın light bir şekilde yaşanmasını amaçlayıp, diğerlerini yok saymaktır
d) Kamusal alanlara başörtülü kadın sokmamaktır
e) Eşi başörtülü birinin elini sıkarken yüzünü buruşturmaktır


SORU 11. Cumhurbaşkanı Sezer’in “Laiklik adam olmaktır” sözü aşağıdaki ideolojilerin hangisiyle çelişmez?

a) Feminizm
b) Laiklik
c) Demokrasi
d) Maçoluk
e) Liberalizm

SORU 12. Süleyman Demirel, kendisini ziyaret edip Cumhurbaşkanlığı teklif eden Baykal’a “kafam Zenith saat gibi çalışıyor” demiştir. Türk Siyaset kültürü içinde bu ifade ne anlama gelmektedir?

a) Demirel, Rus saat üreticileri tarafından yapılmış bir robottur.
b) Demirel, Zenith saatleri distribütörlüğünü almıştır.
c) Serkisof’u sadece demiryolcuların taktığını sanmaktadır.
d) Demirel, dijital saatlere karşıdır.
e) Demirel’in doymak bilmeyen bir iktidar arzusu vardır.

SORU 13. Aşağıda bulunan askeri rütbe sıralamalarından küçükten büyüğe doğru sıralanmış olan hangisidir?

a) Teğmen < Oramiral < Onbaşı < Yüzbaşı
b) Binbaşı < Çavuş < Orgeneral < Emekli Paşa
c) Yarbay < Üsteğmen < Koramiral < Emekli Paşa
d) Albay < Korgeneral < Orgeneral < Strateji Uzmanı
e) Hepsi




SORU 14. “Kalkın ey ehl-i vatan dediler kalktık
Bir de baktık oturmuşlar, ayakta kaldık”

Mısralarında ayakta kalan ‘Halk’ olduğuna göre oturanlar kimlerdir?

a) Sigortacılar
b) Çocuklar
c) Bilecikliler
d) Fındık üreticileri
e) Kitlesel refleks göstermemizi isteyenler

SORU 15. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, bitişik yazılması gereken “–de, -da” ayrı yazılmıştır?

a) Doğu Perinçek’in de “ulusalcı” olduğunu gördüm ya, ölsem gam yemem.
b) Cumhuriyet Mitinglerin de seni niçin göremedik?
c) TÜSİAD da, YÖK de Cumhurbaşkanını yeni meclisin seçmesini istedi
d) Demirel “sağda da, solda da birlik” istedi
e) Hiçbiri

PARAGRAF SORULARI

Soru 16.

Ermeni kimliğinin 'Türk'ten kurtuluş yolu gayet basittir. 'Türk'le uğraşmamak. Ermeni kimliğinin yeni cümlelerini arayacağı alan ise artık hazırdır. Gayrı Ermenistan'la uğraşmak. Türk'ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur. Yeter ki bu mevcudiyetin farkında olunsun. Bu farkındalığın asıl sorumlusu ise diasporaya yayılmış Ermenilerden ziyade Ermenistan yönetimleridir. Ermenistan hükümetlerinin sorumluluklarının bilincinde olmaları ve gereğini yerine getirmeleri aslolandır.

Yukarıdaki sözlerinden dolayı yazar Türklüğe hakaretten mahkum edilmiştir. Bu sözleri Türklüğe hakaret olarak yorumlayanlar hakkında aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

a) Türk olmadıkları için Türkçeleri zayıftır.
b) Kanları zehirlidir.
c) Ermeni Milliyetçisidirler.
d) Önce mahkûmiyete daha sonra yazının incelenmesine karar vermişlerdir.
e) Hepsi

Aşağıdaki soruları paragrafa göre cevaplayınız.
“1. Sayın Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar BÜYÜKANIT, 12 Nisan 2007 tarihinde yapmış olduğu basın toplantısında, terörün Mayıs 2007 tarihinden itibaren tırmanacağını, kamuoyuna açık bir şekilde açıklamıştır. Son günlerde ortaya çıkan terör olayları, bu açıklamaların gerçekçi olduğunu göstermiştir.
2. Bu terör eylemleri, aynı zamanda bölücü ve ırkçı terör örgütünün gerçek niyetini de çok açık bir şekilde ortaya koymuştur.
3. Her fırsatta, yurt içinde ve yurt dışında barış, özgürlük ve demokrasi gibi insanlığın yüksek değerlerini, terör örgütüne paravan olarak kullanan kişi ve kuruluşların, bu olayların gerçek yüzlerini görme zamanı artık gelmiştir.
4. Türkiye Cumhuriyeti, ulusal ve üniter yapısının, çağ dışı bir yapı olduğunu düşünen bir yaklaşım ile karşı karşıyadır. Ulusumuzun bu tehlikeli yaklaşımı fark etmek zorunluluğu vardır ve olmalıdır.
5. Ortaya çıkan ve giderek artan terör eylemleri, bu tür düşüncelerin ve bunları dolaylı veya doğrudan destekleyenlerin çarpık düşüncelerinin çok açık bir göstergesi olduğu şüphesizdir.
6. Türk Silahlı Kuvvetleri, terörle mücadele konusunda sarsılmaz bir kararlılığa sahiptir ve bu tür saldırılara gereken cevabı vereceği tartışılmaz bir gerçektir.
7. Türk Silahlı Kuvvetlerinin beklentisi; bu tür terör olaylarına karşı, yüce Türk milletinin kitlesel karşı koyma refleksini göstermesidir.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.”

SORU 17. “söz zincirinde en yakın olanı gösteren bir söz” olarak tanımlanan “bu” sıfatı, 5. maddede yanlış kullanılmıştır. Cümledeki kullanım yanlışının düzeltilmesi için“bu tür düşüncelerin” ifadesi yerine aşağıdakilerden hangisi gelmelidir?

a) bu türlü düşüncelerin
b) 4. maddede dile getirilen düşüncelerin
c) Bir tür düşüncelerin
d) Bu tür fikirlerin
e) Hiçbiri

SORU 18. Aşağıdakilerden hangisi metinden çıkarılabilecek yazara ait görüşlerdendir?

a) Yüce Türk Milleti terör olaylarına karşı yeterince ilgili değildir. Bu konuda uyarılması gerekir.
b) Toplumun refleksleri zayıftır.
c) Yüce Türk Milleti kendisi için iyiyi kötüyü ayırt edemez.
d) Barış, özgürlük ve demokrasi kavramları terörü beslemektedir.
e) Hepsi

SORU 19. Yazar metinde” açık bir şekilde açıklamak” “açık” , “gerçek”, “gerçekçi” kelimelerini sıklıkla kullanmıştır. Yazarın bu davranışından hangi sonucu çıkarabiliriz?

a) Yazarın yazdığı metindeki görüşleriyle ilgili tereddütleri vardır.
b) Yazar, “açık” ve “gerçek” kelimelerini çok sevmektedir.
c) Yazar, lise eğitimi sırasında kompozisyon becerileri derslerini asmıştır.
d) Yazar bu metni mesai saatinden sonra yazmıştır.
e) Yazar bu metni yazarken evde elektrikler kesmiştir.


SORU 20. Dıştan gelen bir uyarım sonucu doğan hareket, salgı gibi iç tepkilere yol açan irade dışı sinir etkinliğine refleks denir.
Yukarıdaki yazıda yer alan refleks, toplumsal olarak gösterilmesi durumunda aşağıdakilerden hangisi gerçekleşebilir?

a) Linç girişimi
b) Yağma
c) Anarşi
d) Başkaldırı
e) Hepsi
Aşağıdaki soruları paragrafa göre cevaplayınız.
22 nisan 2007 tarihinde Şanlıurfa'da; Mardin, Gaziantep ve Diyarbakır illerinden gelen bazı grupların da katılımı ile, o saatte yataklarında olması gereken ve yaşları ile uygun olmayan çağ dışı kıyafetler giydirilmiş küçük kız çocuklarından oluşan bir koroya ilahiler okutulmuş, bu sırada Atatürk resimleri ve Türk bayraklarının indirilmesine teşebbüs edilerek geceyi tertipleyenlerin gerçek amaç ve niyetleri açıkça ortaya konulmuştur.
SORU 21. Paragraf aşağıdakilerden hangisinden alınmış olamaz?
a) Çocuğum Büyüyor- Anneler İçin Bir Anneden Tavsiyeler- İclal Aydın
b) Annenin El Kitabı- Benjamin Spock- (Çev: İhsan Doğramacı)
c) Şanlıurfa ili İlköğretim Öğrencileri Arası Laiklik ve Cumhuriyet konulu kompozisyon yarışması Mansiyon Ödüllü bir Kompozisyondan
d) Şanlıurfa İlköğretim Okulu 4. sınıf öğrencisi Merve Uygun’un Günlüğü
e) 27 Nisan Muhtırası
SORU 22. “Atatürk resimleri ve Türk bayraklarının indirilmesine teşebbüs edilerek geceyi tertipleyenlerin gerçek amaç ve niyetleri açıkça ortaya konulmuştur” cümlesi düşünüldüğünde Atatürk resimleri ve Türk bayraklarını indirenler kimlerdir?
a) Geceyi tertipleyenlerin gerçek amaç ve niyetlerini açıkça ortaya koymak isteyenler
b) Menemen’de Kubilay’ı Şehit Eden Mürteciler
c) Türk Sinemasındaki çirkin sakallı cüppeli İmam rollerini Oynayan Figuranlar
d) MOSSAD CIA ajanları ve tüm diğer dış mihraklar
e) Pontus-Ermeni Asıllı Dönmeler
Aşağıdaki soruları paragrafa göre cevaplayınız.(Paragraftaki anlatım bozukluklarını dikkate almayınız.)
Türkiye Cumhuriyeti devletinin, başta laiklik olmak üzere, temel değerlerini aşındırmak için bitmez tükenmez bir çaba içinde olan bir kısım çevrelerin, bu gayretlerini son dönemde artırdıkları müşahede edilmektedir. Uygun ortamlarda ilgili makamların, sürekli dikkatine sunulmakta olan bu faaliyetler; temel değerlerin sorgulanarak yeniden tanımlanması isteklerinden, devletimizin bağımsızlığı ile ulusumuzun birlik ve beraberliğinin simgesi olan milli bayramlarımıza alternatif kutlamalar tertip etmeye kadar değişen geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır.
SORU 23. Paragrafa göre yazarın tanımladığı bu geniş yelpazeye neler girebilir?
a) Seçimlerde yazarın beğendiği parti dışındakilere oy vermek
b) Yazarın beğenmediği fikirleri savunan, beğendiği fikrileri sorgulayanlar
c) Devletimizin bağımsızlığını temsil etmeyen bayramlara alternatif kutlamalar tertip edenler
d) 19 Mayıs haftasını Mutlu Doğum Haftası ilan eden Kadıköy Belediyesi
e) Yazarın girmesini istediği her şey ve herkes
SORU 24. Yazarın ‘bitmez ve tükenmez bir çaba içinde’ olduklarını söylediği bir kısım çevrelere karşı duygularını aşağıdaki ifadelerden hangisi en iyi şekilde karşılamaktadır.
a) Çok takdir ediyorum bu bitmez tükenmez çabanızı
b) Vallahi kıskanıyorum bizimkilerde yok bu azim
c) Yeter artık, biz bittik usandık, siz usanmadınız
d) Türkiye laiktir laik kalacak
e) Allah belanızı versin, kökünüzü kurutacağız.
SORU 25. “Kutsal bir inancın üzerine yüklenmeye çalışılan siyasi bir söylem veya ideolojinin inancı ortadan kaldırarak, başka bir şeye dönüştüğü, ülkemizde ve ülke dışında görülebilmektedir.”
Yukarıdaki cümleye göre başka bir şeye dönüşen nedir?
a) Siyasi bir söylem ve ideoloji
b) Üzerine yüklenilen kutsal bir inanç
c) Ülkemizde ve ülke dışında görülebilen bir gök cismi
d) ÖSS Türkçe soruları
e) Türkçe
SORU 26. “Son olarak, tekrar belirteyim; kimse kusura bakmasın, başörtülü kadınların okula gitmelerini ve mesleklerini icra etmelerini yasaklayan kararlar, direnişler karşısında 'gerilim yaratmama' siyasetini güdüp, ses çıkarmamakta sakınca görmedikten sonra, Çankaya'ya çıkamadığı için gerilim yaratmaktan kaçınmayanların yanında yer almanın demokratlık gereği olduğunu düşünmüyorum. Kim ne gerilim çıkarırsa çıkarsın, kuşkusuz askeri müdahaleye karşı olduğumun altını çizmeme gerek olmamalıydı, ancak okuduğunu anlamayanların bol olduğu bir ortamda bu gereksiz vurguyu yapmak zorunda hissediyorum.”
Yukarıdaki paragrafın yazarı hakkında aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
a) Yazar daha önce darbeye destek gibi görünecek yazılar yazmış, pişman olmuş, günah çıkarmaktadır.
b) Yazar siyasi tartışmayı kişiselleştirmiş, kendi kişisel kavgalarını siyasi tartışmaya eklemleyerek karmaşık bir söylem yakalamıştır.
c) Yazar “tecavüzcü suçlu ama kızım sen de minik etek giymişsin, seni savunamam” tutumunu devam ettirmektedir.
d) Yazar tarihe muhtıraya dolaylı destek vermiş olarak geçmenin telaşı içindedir.
e) Sanki Hepsi
SORU 27. "Türk milleti yaşadığı toprakları ve milletini sever. Hiç kimse ama hiç kimse, vatanını ve milletini seven insanları yadırgamasın. Zira bu insanlar yanlış yoldadır"
Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt yukarıdaki sözlerine göre yanlış yolda olan kimlerdir?
a) Vatanını ve milletini seven insanlar
b) Türk Milleti
c) Kürt milleti
d) Türkçe dilbilgisi uzmanları
e) Bu tarz sorular sorarak halkı askerlikten soğutmaya çalışan ÖSYM yetkilileri
SORU 28. “Eski ile yeni arasındaki en önemli fark, laik kesim ile TSK arasındaki iletişimin, eksiye oranla çok daha sıkılaşması oldu. CHP bu yelpazenin siyasi kanadını oluşturuyor. YÖK üniversiteleri denetiminde tutuyor. Adalet bürokrasisi, savcı ve yargıçlarıyla, pratik önlemleri sürdürüyor. Laik sivil toplum örgütleri kitleleri hareketlendiriyor. Laik medya da iletişimi sağlıyor. TSK, kimi zaman orkestra şefi gibi oluyor, kimi zaman bu kesimden gelen talep ve baskılara yanıt veriyor. 27/4 Açıklaması bu yönden incelenir, öncesi ve sonrasındaki gelişmeler değerlendirilirse, TSK'nın nasıl bir değişim içinde olduğu daha net görülebilir. Son örneğini 27/4 açıklamasının ardından görmedik mi? Washington "taraf tutmayız" derken, Avrupa Birliği'ne üye ülkeler başkentlerinden tek ses çıkmadı. Sadece AB Komisyonu, açıklamaya ters tepki verdi. O da, bunun Kopenhag Kriterleri'ne aykırı olduğunu söylemekle yetindi. Daha ileri gitmedi. 27/4 olayı bir açıklama ile sınırlı kalırsa, AB'den fazla ses çıkmayacağı izlemini doğdu”
Bu paragrafın yazarı hakkında aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
a) Bir önceki darbede TSK tarafından hakkında sahte andıç belgesi yapılarak işinden olmuştur.
b) Ankara Sendromuna kapılmış, darbecisine aşık olmuştur
c) Yıllarca AB ve demokrasi konulu programlar yapan biridir
d) Yazar AB’yi Arap Birliği zannetmektedir.
e) Yazar yazamamaktadır.
SORU 28.5. “Bir ... Genelkurmay'ın açıklamasıyla mitinglerin daha da coşmuş olması bu mitingleri otomatik olarak militarist yapmaz. Bu coşkunluk şunu gösterir: Halkımızın darbe sonrası sokak korkusunu ancak "meşru mecralardan" gelen mesajlar alt edebiliyor. O mecranın tek meşru kabul edilmesi apayrı bir problem. Ben hâlâ mitinglerin bize bir şey söylediğini düşünüyorum.”
Savlarını bu temel üzerine kuran yazar hakkında aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
a) Katıldığı mitinglerde başına güneş geçmiştir.
b) O daha çok toydur, doğru ve yanlışı birbirinden ayırt edememektedir.
c) Merkez medyada kadrolu solcu olarak görev yapmaktadır.
d) Mitinglerden sesler duymaktadır, mitinglerin sadece onunla konuştuğunu iddia etmektedir.
e) Hepsi de mantıklı.
SORU 29. Bir muhtıradan sonra “Askerlerin ülkenin temel değerlerine askerin sahip çıkmasını yadırgamamak gerekir.” diyen bir anamuhalafet partisi yetkilisi hakkında aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
a) Yazıklar Olsun
b) Komşusunun evinin yangınında yumurtasını pişiren
c) Demokrasi bir gün sana da lazım olur
d) Tek Parti Olsun Temiz Olsun
e) Rütbeli bir sivildir
SORU 30. “Ne şeriat ne darbe” veya “ne muhtıra ne AKP” diyenler, aslında aşağıdakilerden hangisini söylemiş oluyorlar?
a) Ne kurttan yanayız, ne de kuzudan.
b) Aslında darbeden şikayetçi değilim, ama bi kere “demokratız” da demişiz. N’apıcaz bilmem.
c) Bizim taban biraz militarist de, idare ediverin.
d) Haydi, ben bakmıyorum. Sen rahat rahat işini bitir. Sırtına da vur.
e) Yukarıdakilerin hepsi.
SORU 31. Darbe ve muhtıraları nasıl engelleyebiliriz?
a) Eğitimle. Halkı eğiterek, aslında ara rejimlerin pek de fena bir şey olmadığına onları ikna ederiz, engellemeye gerek kalmaz.
b) Özürlü demokrasimizi hepten tatil eder kurtuluruz. Demokrasi olmazsa darbe ve muhtıra da olmaz; olsa da o kadar acıtmaz.
c) Bütün vatandaşları askere alarak. Böylece ortada, kendilerine karşı darbe yapılacak sivil kalmaz.
d) Tek Partili altın çağa geri dönüp, devletin işletme ve kullanım hakkını 150 yıllığına CHP’ye vererek.
e) Hiçbiri. Bu şıkların hepsi birbirinden beter!

SAYISAL BÖLÜM

SORU 32. Süleyman, Sabih ve Rahşan’ın yaşlarının toplamı 597’dir. Bu gruba İlhan’ın da katılmasıyla grubun yaşlarının toplamı Süleyman’ın yaşının 3 katından 23 fazladır. Buna göre İlhan’ın yaşı kaçtır?

a) 150
b) 13
c) 110
d) 32
e) 367

SORU 33. Denizin 3 mitingi, 6 oku ve 151 milletvekili vardır. Bu sayıları kullanarak Deniz’in ulaşacağı en irrasyonel sayı kaçtır?

a) 1
b) 0
c) 367
d) 276
e) 19081

SORU 34. Deniz’in altı oku var. Bunlardan üçünün ucunu kırıp, öteki üçünün ucuna takarsa ne olur?

A) Üç tane iki ucu oklu değneği olur
B) Elinde oku gitmiş üç tane sap kalır
C) İyi olur
D) Darbe olur
E) Hiçbiri
SORU 35. Aşağıdakilerden hangisi yer çekimsiz bir ortamda en düşük öz kütleye sahiptir?
a) 100 kg pamuk
b) 100 kg soğan
c) Çağlayan mitinginde metrekareye düşen 5 kişi
d) Yalçın Küçük
e) Veli Küçük
SORU 36. Cumhuriyet gazetesine göre Tandoğan ve Çağlayan meydanlarında 1 metrekareye 5 kişi düşmektedir. Aynı meydanlara yılda 500 metreküp yağmur yağdığına göre, burada kitlesel karşı koyma refleksi gösterecek emekli subaylar derneği üyelerinin başına bir günde kaç metreküp yağmur yağabilir?
a) Emekli de olsa Türk askerinin başına yağmur yağmaz
b) Dernek üyeleri üstü kapalı kürsü bölümündedirler
c) Çok yağmur yağar
d) Sırılsıklam olurlar
e) 5 metreküp
SORU 37. x ve y kesinlikle pozitif tamsayı değillerdir.
x=354 milletvekili
olduğu düşünülürse, demokratik bir hukuk devletinde x < y koşulunun sağlanabilmesi için y aşağıdaki değerlerden hangisini almalıdır?

A) 184 milletvekili
B) 1 e-muhtıra
C) 3 adet "şeriat ha geldi, geliyor." manşeti
D) 9 anayasa mahkemesi üyesi
E) Hepsi
SORU 38. Cumhurbaşkanı 126 gr. ağırlığındaki anayasa kitabını 135 cm uzaklıktan Başbakan’ın kafasına fırlatmış, dolar 4 kat yükselmiş enflasyon %98 olmuştur.
Buna karşılık olarak; Başbakan, 220 gr ağırlığındaki Yeni Başlayanlar İçin Demokrasi kitabını Cumhurbaşkanı’na fırlatsaydı durum ne olurdu?
a) Dolar 1/3 düşer, enflasyon %14 olur
b) Dolar değişmez, enflasyon %17,5 olur
c) Dolar ilk haline döner, enflasyon %9 olur.
d) Dolar ilk halinin de altına düşer, enflasyon %4 olur.
e) Dolar ½ düşer, enflasyon %20 olur
SORU 39. 27 Nisan günü 33 D boylamındaki Ankara’da saat 23.20 de batan demokrasi güneşi, 23 Temmuz Sabahı Türkiye’de kaçta doğar?

A) Tüm sandıklar açıldığında
B) Oy sayımı sonuçlandığında
C) Gece yarısına doğru
D) Çankaya Köşkü Işıkları erkenden kapandığında
E) Hepsi
SORU 40. Türkiye’de yapılan askeri darbe ve muhtıraların tarihleri arasındaki ilişki şöyledir.
27 – 12 – 12 – 28 – 27 - ?
Buna göre bir sonraki darbe ayın hangi günü olacaktır?
a) 28
b) 12
c) 27
d) Lüzum olduğunda
e) Hepsi
SORU 41. Bugüne kadar yapılan 5 askeri müdahale Mayıs – Mart – Eylül – Şubat – Nisan aylarında yapılmıştır. Aylar arasındaki ilişkiye göre bir sonraki müdahale hangi ayda gerçekleşecektir?

a) Ocak
b) Kasım
c) Ekim
d) Temmuz
e) Ağustos

SORU 42.

- Deniz'in demokrasi noktasında ki hızı saatte 40 km'dir. Tayyip'in darbe noktasında ki hızı saatte 50 km'dir.

- Deniz ile Tayyip aynı anda; Deniz darbe noktasına, Tayyip'te demokrasi noktasına hareket etmektedir.

- Hızlı olan Tayyip demokrasi noktasına geldikten 3 saat sonra, yavaş olan Deniz darbe noktasına varıyor.

Demokrasi noktasından darbe noktasına hareket eden Deniz; demokrasi - darbe arası mesafeyi kaç saatte alır.

a) 1982
b) 1997
c) 1971
d) 15
e) 2007

SORU 43.

12 Eylül darbesinde Kenan Evren 65 yaşındadır. 12 Eylül 1982'de darbe yapan Kenan Evren ile 28 Şubat 1997'de post-modern darbe olduğu zamanki Cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel arasındaki yaş farkı 7’dir. AKp’ye karşı darbe girişiminde büyük rol oynayan Süleyman Demirel ile AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki yaş farkı 30 dur.

2007 yılında olduğumuz göz önünde bulundurularak, aşağıdakilerden hangisi doğrudur.

a) Kenan Evren 100 yaşındadır.
b) Süleyman Demirel 30 yaşında genç bir delikanlıdır.
c) 12 Eylül darbesinde Recep Tayyip Erdoğan 28 yaşındadır.
d) 28 Şubat 1997 de Kenan Evren ile Süleyman Demirel'in yaşları toplamı 152 dir.
e) 2007 yılında darbe olma ihtimali yoktur.

SORU 44. 27 Nisan e-muhtırasından sonra Türk Medyasında;

Gündüz AKTAN; 90 kglık darbe-demokrasi karışımında darbe konsantresi %100 dür.
Murat Yetkin; 60 kglık darbe-demokrasi karışımında demokrasi konsantresi %70 dir.
Perihan MAĞDEN; 50 kglık darbe-demokrasi karışımında darbe konsantresi % X tir.

Karışımın demokrasi oranı %46 olduğuna göre; aşağıdakilerden hangisi doğrudur.

a- ) Gündüz AKTAN demokrattır.
b- ) Murat Yetkin’in darbe konsantresi 55 kgdır.
c- ) Üç kişide demokrat değildir.
d- ) Perihan Mağden darbeyi desteklemektedir.
e- ) Perihan Mağden’in darbe konsantresi % 0, demokrasi konsantresi %100 dür

SORU 45. Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilebilmesi için 367 milletvekilinin onun lehinde oy kullanmasına ihtiyaç vardır. DYP’den 2, ANAP’tan 13 ve CHP’den 1 tane demokrasi gönüllüsü milletvekili Abdullah Gül lehine oy kullanırsa AKP milletvekillerinin lehte oy kuullanmaları ile birlikte Abdullah Gül cumhurbaşkanı seçilecektir.

DYP, ANAP ve CHP den belirtilen sayıda milletvekilinin oy kullandığını kabul edersek AKP’nin TBMM’de kaç milletvekili vardır?

a) 366
b) 351
c) 278
d) 350
e) 359

Tuesday, June 12, 2007

niyeyse açıklama

Alttaki yazılara göz gezdiriyordum. İlk önce küfrettim kendime dünya yanarken şeylerin sembolikliği başlıklı yazılarım var. Yani yuh..Sembolik olana gelene kadar sen çıplak haline bak olayların, durumların, şiddetin...

Dünya yanarken dediğim:
Seçim arifesi, siyasete alet edilen herşey ve Hakan Yılmaz'ın derste çok sık bahsettiği ( kendisi son derece mainstreamdir bölümde ama bence buraya lazım bir adam çünkü sorunlar çözülmüyor ortak taban bulmadan sadece kendi mücadeleni yaparak gördüğüm kadarıyla.)siyasetin anormalleştirilmesi, en basitinden bir avrupa ülkesi hali olamama-ki avrupa iyidir gibi bir onermem hic yok dunyanin ...na koyduktan sonra demokrasi kurma hali digerlerine tu kaka yapma hali icerir avrupa-, demokrasinin sözdelikten biraz çıktığı (ama biraz, ama çıktığı) bir yer olamama. Gitgide weimare ilerleme korkutuculuğu...

Ortak aday da bile çıkan sorunlar...( gene de bir umut.)

Denizli'de sadece Kürt olduğu için yıllardır oturduğu evden atılan bir aile.

Sorgunda linç girişimleri...

Hayatımızın vazgeçilmezlerinden olan G.Kurmay açıklamaları...(milleti göreve çağıran???millet görevde zaten PAŞAM!!)

Polise verilecek olan/ verilen inanılmaz yetkiler...

Bir mekanda otururken "ya bugün acayip elim kaşınıyor. Birini dövsem de rahatlasam" dediğine şahit olduğum sivil abilerin psikolojisine birebir tanıklığım...

Her yerden gelen ölüm haberleri...

Bakırköyde patlama...

Kuzey Irak'a müdahale hali..

Kürt sorununun hiçbir zaman olmama hali...(Sayın emekli orgeneralim dedi yaa.PAŞAM!!!)

Genç Parti????

(Biraz da unutmayayım diye geçiyorum başlıkları, kendi balık hafızama not olsun diye. Üzülmekle kalmayayım diye.)

Kendi milliyetçiliğimi kırım kırım kırdığım anları ( çok da acılıydı. ) bana çok hatırlatan: http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=r2&haberno=7108.

Olağanüstü siyaset başlıklı bir fena yazı: fena derken yazı güzel de içeriği beni korkutuyor. Zaten farkındaydım daha net farkındayım: http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=r2&haberno=7106

askerin bugünkü müdahil haline immanent critique , yani kendi mantığı içerisinden asker işini yapmıyor bir de politikaya karışıyor argümanları ( belki işe yarar): http://www.gazetem.net/ahmetaltan.asp.

oy oy daha neler neler...
napılır elden ne gelir acep?

Friday, June 8, 2007

tayfun polat

Bir Soru Tümcesi İle Onun Daha Doğrusu Olacak Halinin -De, -Da Bağlacıyla Bağlanmış Halinin Şiiri

Neden benim senim yok?
..........
..........

Tuesday, June 5, 2007

şeylerin sembolikliği-2

Dün öğrendiğim bir bilgiye göre Fransada yapılan bu kuleye beyaz ek yapıp laikliğini kanıtlama çabası aynen Türkiyede de gerçekleşmiş. CHP Halkevlerini kruduğunda camilerden uzun olsun diye dikkat etmiş. Çok güldüm. Fransa -Türkiye gerçekten karşılaştırabilinir yerler Murat hocam sana sesleniyorum haklısın:D

12.54
P.S.Finaller boy boy, ödevler boy boy, sen otur kı*ını koy.
P.S.2 biri şu aklımdakileri durdursun. "ben hayatımın bir yerinde takılıp kaldım. sanki zaman durdu." Hatırla sevgili-Ahmet:Ppuhahaha. final dönemi oturur dizi seyreder insan modeli oldum ya niyeyse...

12.57

Sunday, June 3, 2007

finallerin arasından canım koşarak koşarak gel bana gel...

Yettim gari.
Az önce özgürlük ödevimi bitridim günlerdir finallerle boğuşan ve çok da iyi bir final dönemi geçirmemiş bir öğrenci olarak ( umut ediyorum çok kötü değildir.) ilk önce günlük sıkıntılarımı aktarayım:
-Bu ortak aday da güme gidiyor bilen varsa aydınlatsın? Baskın Oranın adaylığı antidemokratik mi oldu? Aslında istenilşmiyor muydu? Yoksa zaten hiçkimseye sorulmadı mı? öküz gitti, 'ortaklık' bitti tadında birşey mi oldu? Umut ediyorum olmamıştır. Çünkü umut ordaydı az biraz umut. Neyse...

-Sol gibi sağ da birleşmeyi başaramamış hemen küslük girmiş, şimdi bunu politik kültüre mi bağlamak lazım, kişisel ilişkilerle dönen,inatlaşmalarla yürüyen siyasete alışık zaten bura mı demek lazım yani? Yok herhalde demeyelim. Çıkar çatışması diyelim.
DP yatar. ANAP feshetmez. Mesut Yılmaz, Süleyman demirel hortlar. Hadi bakalım buyrun burdan yakın.

- Genç parti hala muamma. ( yprum dahi yapamıyorum. Ezilenin partisiymiş küfür gibi.)
Barajı aşıcak diyolar ben ona yanıyorum. Yok ama aşamaz ya di mi aşamaz. Aşamaz desin biri bana.

- Harry potterın yeni kitabı çıkmış ikinehirden alınan bilgiye göre:)

Şimdi de hayatımdan. şİMDİ ben yeni ödevimi bitirdim ya ( Boğaziçi diliyle paperımı bitirdim.) hem de Türkçe bu sefer o yüzden ilk defa paylaşmak istedim. Vakti uygun olanlar okuyabilir. Teklif var ısrar yok tabii ki. San'at özgürleşme ilişkisine dokunduğum bu peypırımda bir hayli fikir alıştırması ve zorlanması yaşadım , yorumlarınız beklerim:

Adorno, Kültür Endüstrisini Yeniden Düşünürken adlı kitabında kültür endüstrisi tarafından metalaştırılan sanatın, kapitalizmin bir hakimiyet aracı haline geldiğini ve bağımsızlığını yitirdiğini savunuyor. ‘Standart ürüne standart talep’ mantığıyla yapılan üretimin, kapitalizmin araçsal mantığına hizmet ettiğini ileri sürüyor.
Çok haklı bulduğum pek çok eleştirisinin yanında aklıma takılan birkaç soru var: Bu kadar kesinleşmiş midir kapitalizmin sanatın üzerindeki hegemonyası ve sanatın insan özgürleşmesinden çok gerçeği kapatan, kapitalizmin özgürlük illüzyonuna katkısı dokunan bir araca dönüştüğü tamamen doğru mudur? Kapitalizmin aracına dönüşmüşken bile özgürleştirici bir etkisi var mıdır? Sanat sadece toplu üretime dahil olan eserlerden mi ibarettir? Birçok başka soru daha.

Gramsci, Hapishane Defterleri’nde devrimin önündeki engeli burjuva ideolojisinin kültürle yayılması olarak görmüştü ‘tarihi blok’ kavramından bahsederken. Adorno da sanatın kültürel endüstri ile kapitalizm ideolojisine eklemlenmesini burjuva ideolojisinin tam da kültürü ve sanatı endüstriye dönüştürerek aynısını yaptığını söylüyor anladığım kadarıyla. Sahte ihtiyaçlar oluşturan ve bizi meta fetişisti yapan bu sistemin, sanata ve kültüre ne denli standardizasyon getirip nasıl sahte kişileştirmelere yol açtığını vurguluyor. Duyguların bile tüketim malzemesi haline geldiği sanat ya da kültür endüstrisi kapitalizm sistemine sadece eklemlenmedi, aynı zamanda devamlılığını sağlamak için de bir yöntem haline geldi. Herhangi bir filmden ya da reklamdan etkilenip bir şeyler satın alma çok bilindik, çok tanıdık bir aktivite ya da bir insan hakları aktivistinin Afrika’daki ilaç firmalarıyla uğraştığı ve içinde aşk hikayesi bulunan Hollywood filmlerinde bir çeşit catharsis yaşayıp eve dönüp “kadın neler yapmış ama ilaç şirketlerine?” konuşmalarıyla aslında var olan eşitsizliğe filmlerdeki psikolojik rahatlamayla çözüm bulma hali.

Buraya kadar sanatın özgürleşmeye dair hep olumsuz etkilerini ortaya koysak da, aslında o kadar da kesin değil bu etkisi. İlk önce, kapitalizmle gelişen endüstrinin etkilerinden başlayalım. Kapitalizmin bu denli bütünsel ve bilinçli bir şey olmadığını düşündüğümden ve biraz da Marx’ın sosyalizme giden yolda bir süreç olduğu önermesinden de destek alarak; endüstrileşen sanatın bile zaman zaman bir çeşit özgürleşmeye ilham olabileceğini düşünüyorum. Yani kapitalizmin niyetlenilmemiş sonuçları (unintended consequences) olduğunu düşünüyorum.

Mesela, Fight Club ya da V for Vendetta. Kapitalizmin bağrından kopup gelmiş bu güzide Hollywood filmleri çoğu sinemaya ulaşabilir insan tarafından izlenmiş- ki bu sinemaya gidebilen yüzdesi de çok sınıfsal bir tartışma, sanatın kendi burjuvalığını soruglamak gerekiyor bir yandan- ve beğenilmiş ya da beğenilmemiş filmlerdir. Fight Club tüketim kültürünü, V for Vendetta devletin ve kapitalizmin üzerimizdeki hegemonyasını, hüküm kuvvetini sorgulamış filmler. Anarşiyi dahi metalaştırıp insanları sahte-kişileştirmelere sevk ettikleri taraflar olmakla birlikte, bir kısım insanı da belli kavramlar ve hayatları hakkında düşündürdüğünü yok sayamayız. Çok basitçe V for Vendetta isimli filmden esinlenen bir hareket bile var: yüzde 52. Zaten anarşist olan bir kesimin bu filmi araçsallaştırmış olma ihtimali de var tabii ama hareketin ana eksenine ilham vermiş olması yeterince katkı sağlamış olduğunu da gösterebilir. Bu grubun eylemlerinin yaratıcılığı ya da ne denli özgürleşmeye katkıda bulunduğu da sorgulanabilir ama izleyenleri düşündürdüğü ve hatta bir kısım insanı aksiyona bile geçirdiği görülebiliyor.

Müzik piyasasının varlığı, kolay tüketilebilir müziğin yaygınlaşmasına yol verirken, bir yandan da müziğin çeşitlenmesine de katkıda bulunmuş olabilir. Çok çeşitli olsun o zaman ne güzel olur gibi liberal kaygılarla değil, çeşitlilik her zaman iyidir önermesiyle değil; belki daha çok insana ilham kaynağı olabilir, müzik yoluyla daha çok toplumsal tepki verilebilir demeye çalışıyorum. Yani; Orhan Gencebay’ın arabeski, toplumsal dışlanmışlığa maruz kalan ‘gecekondu’ insanları denilebilecek bir kesimin dertlerine tercüman olmuştur. Çok popülerleşmesine rağmen ses duyurma aracı olarak işe de yaramıştır. İnsanların bu müzikle dertlerini rahatlattığı ve eyleme geçmediği savı ortaya atılabilir ancak müzikle eyleme geçme halini görebileceğimiz çok zaman olabilir. 2006da gerçekleşen ‘Yoksulluğu Tarihe Göm’ (Make Poverty History) sloganıyla yola çıkan dünyada çok popüler olmuş gruplar ve solistler yaptıkları konserle G-8 ülkelerinden Afrika’daki ülkelerin bir kısmının borçlarını silmelerini talep ettiler. Travis, U2 ve daha birçok ünlünün katılımı ‘insan’ faktörünün önemli olduğunu düşündürdü. Silmeyi kabul eden ülkelerin daha sorun sorun çıkarmış olduğunu atlamayalım. Yani sistemin kendisinin bir devrime uğraması gerektiği çok aşikar. Demeye çalıştığım sistemin içinde de kovuklar, çatlaklar, hesap edilememişlikler var ve sanat için de bu geçerli.

Bir yandan bütün bu hegemonik piyasalaşmış sanata karşı, bu anlayışı kırmaya çalışan karşı-sanatlar ortaya çıktı. Bu karşı-sanat, sanatın var oluşundan beri mevcut olmuş bir anlayış gibi geliyor bana ama 20.-21. yüzyıla yansıması, 1930larda karşı-sömürgecilik müzesi, devrimci sanat, feminist film teorisi, feminist tiyatro, bağımsız sinemalar, ezilenlerin tiyatrosu, yerel müzikler, doğaçlamaya dayanan caz, blues gibi müzikler, hip-hop olan durumu eleştiren tablolar, resimler, karikatürler, fotoğraflar ve filmler, kısacası egemen olanı kırmaya yönelik her yaratıcı etkinlik. Sistemin kendine karşı olanı kendileştirme becerisine hayran olmamak elde değil. Çünkü çıkan bu karşı-sanatlar ya sadece belli bir elite hitap edip zaten onlar arasında kalmaya mahkum kalıyor ya da sistem tarafından popülerleştirilip karşı olmanın anlamı kaydırılıyor. Bir üçüncü seçenek var mı? Bence evet, çünkü popülerleşen her şeyin sisteme tamamen entegre olmuş olduğunu düşünmüyorum.

Ezilenlerin tiyatrosu bu entegre olmamışlığa iyi bir örnek olabilir diye düşünüyorum. Augusto Boal tarafından P. Freire’nin Ezilenlerin Pedagojisi kitabından esinlenilerek Brezilya’da geliştirilen ezilenlerin tiyatrosu, sistemin yürümesini sağlayan temsili demokraside bir çatlak açabilen bir sanat eylemi aslında. İnsanların kendi ihtiyaçlarını ve fikirlerini sokakta tiyatroyla yansıtıp sonrasında en ezilenin sesinin bu yolla yasalara etkimesi bile söz konusu. Herhangi bir grupta toplu yaşanılan bir derdin tiyatral bir şekilde ortaya konulup sonrasında tiyatro oynanırken seyircilerin müdahale edip kendi deneyimlerinden farklı çözüm önerileri geliştirebildiği bu tiyatro yöntemi, Rio’nun varoşunda en marjinalize edilmiş kişilerle, işçilerle, kadınlarla, yerelden insanlarla gerçekleştirilen 50 farklı tiyatro deneyimiyle çıkan 13 yasayla sonuçlandı. Kendisinin sahnedeki yeri alabileceğini bilen seyirci, ezilenlerin tiyatrosu deyimiyle seyreyleyen (spect-actor) kendisini rahatlatmaktan çok sorumluluğu kendi alıyor ve böylece eylemliliğe geçiyor.

Bu yolla yasa çıkarma fikri, hukuğun egemen ideolojinin elinde olduğu düşünülerek sistemi kıran bir eylemlilik gibi gözükmeyebilir ama hukuğun da sanat gibi sadece burjuva egemenliği altında olduğunu düşünmüyorum, özel mülkiyet güvencesinin en önemli aracı olması yanında adaleti geliştirmeye dair başka açılımlar sağladığını da düşünüyorum. En marjinalize edilmiş kesimin fikirlerinin, öznelliklerinin, ihtiyaçlarının ele alındığı bir demokrasi anlayışıyla hazırlanan yasalar, çok önemli özgürleşme araçları.

Bu örnek, bana sanatın öznelliğimizi ortaya koyarak özgürleştirdiği fikrini hatırlattı. Niyeti ne olursa olsun, bir ya da birkaç kişinin öznelliklerini ortaya koyduğu, kendini yansıttıkları, kendinden bir parça kattıkları, kendi yaşanmışlıkları ve deneyimleri içerisinde bir yer edinen, benliği şekillendiren öğeleri aktardıkları bir şey sanat eseri. Tam da bu nedenle, nötr olması beklenemez, haksızlıklarla dolu amorf halindeki sisteme hizmet edip etmemesi kontrol altına alınamaz ya da çok zor alınabilir. (Che resimlerini bile pazarlayan bir piyasadan bahsediyoruz.) Kişilerin eylemliliğe geçmesini sağlayıp toplum özgürleşmesine dair bir yöntem olarak kullanılabileceği gibi, sadece yapan kişinin kendi öznelliğiyle ilgili kırılmalar yaşayıp kendi özgürleşmesine faydası dokunabilir ya da tamamen sistem içerisinde eriyip yok olabilir.

Althusser’in ideolojilerin kişinin benliğini şekillendirmesinden bahsederken “polis varsa etrafta ve herhangi bir ses duyarsanız, bana mı dedi diye bakıp tedirgin olduğunuz an özneleşmiş olursunuz.” örneği, bana sanatla ilgili de ipuçları veriyor. Herhangi bir sanatsal etkinlik gerçekleştirirken ya da izlerken ya da görürken ona karşı ya da daha doğrusu onunla ilgili aldığımız pozisyon özneleştiğimiz başka bir yer ve bu yer bize kırmamız gereken büyük duvarları gösterebileceği gibi, kendi dünyamızdaki çatlakları da gösterebilir ya da bu duvarları görünmez kılabilir ve hiç de ideolojilerden bağımsız ve nötr bir yer değildir.


teşekkür ederim dayanan olduysa:)

00.30