Friday, December 21, 2007

bayram anektodları-kadın-ezik

Her bayram, aile mevzuuyla fazla sıkı fıkı olmak beni ilginç gözlemler yapmaya itiyor hem kendimle, hem genel büyük geniş ailemle ilgili...Yazmazsam dayanamayacaktım.

Dün bayramın ilk günü babanem bizimle yaşadığı için şu son 5-6 yıldır ve ailenin de en büyüğü olduğu için herkes bizde. Bu bazı nostaljik tipler için "aaa ne güzel yaa aile bağları herkes sizde." gibi tepkiler verdirse de bana sorarsanız durum bana patlıyor:
Düşünün evde 30 kişi, hadi abarttım 20 diyelim bir kerede gelen sayısı.Bu arada bayram boyunca 70-100 arası olabiliyor misafir sayısı. Her biri için bir tabak hazırlanıp herkese bir ya da ikişer çay verildiği düşünülürse benim mutfakla salon arasında mekik dokuma sayıma ulaşabilirsiniz ve emin olun, kadın-erkek eşitliğinden dem vurmakla ilgili büyük sorunlar yaşanıyor bu gibi durumlarda.

Mesela durum özeti geçiyorum: Bu kadar kişi var, belinden rahatsız olduğunu bildiğiniz bir anneniz ve bir de 76 yaşında babaneniz var.Herkes sizde ve mezuniyetinizden gelecek evlilik planlarınıza kadar sorguluyor, daha önce bir yazımda dediğim gibi ( I am not rebellious) ben de nazikçe geçiştirerek cevap veriyorum şöyle böyle diye. İki seçeneğiniz var annenize "Ehhh! Ben feministim, bu ne ya, çekilir işkence değil, kendi çaylarını kendileri alsınlar ya da babam götürsün" demek ve bütün ailenin dilinden kurtulamayacağınızı bilmek. ( Hee, çok mu dert, yoo değil zaten hiçbiriyle bağlarımı sağlam tutmak gibi bir derdim yok.) Dipnot: Annemi yalnız bırakmak bu koşullar altında bir de bana vicdan azabı getirecek. Yapı erkek egemen ve tek başıma bu yapıya direnmem çok zor aile içinde. Şaka yollu kardeşimi de katabiliyorum ancak mevzuuya ki birkaç çayı da o götürsün diye. Allahtan o da yardım ediyor.
Bu durumda ben annemi yalnız bırakmadığım, bütün okumalarımı bir kenara bıraktığım boyun eğen ikinci şıkkı tercih ediyorum ki saat 11de gittiler ve benim sırtım tutulmak üzere bütün gün ayakta durup hizmet etmekten birilerine. Ben bunu sadece bayramlarda çekiyorum. Annem bunu her gün çekiyor. Her gün bize hizmet ediyor ne kötü ne yorucu ve ne kadar ağır bir sorumluluk.
Biz biliyoruz ki annemin görevleri bunlar, özverileri değil, işin kötüsü annem de aynı düşüncede. Arada bir vücudu tepki verirse direniyor bu hizmet şekline. Bu bir yandan bir güç kadınlar arasında karşı çıkmamalarına rağmen her daim karşı çıkabilecekleri sinyalini veren. Ben olmazsa pislikten ve açlıktan ölürler söylemlerini duymuşuzdur hepimiz. Ama yapı beni bugün ellerine aldı, bir günlük ol bakayım ev kadını dedi, oldum, çok yorucu, beynimle iş yapmayı tercih ederim bulaşık yıkamak hariç.( Bulaşık yıkamayı seviyorum küçüklüğümden beri napayım, köpükler, sıcak su falan, bulaşık makinasını hala sevmem çok:))
Ya bu konzervatif aile hayatı tribi bayramlarda daha çok vuruyor işte hepimizi, özellikle evin kadınlarını.

Muhabbetler de aile köklerine, Türkiyenin politik gidişatına ve senin, benim onun kariyer ve evlilik planlarına saplı. Aile kökleri mevzuu bana hep eğlenceli gelir çünkü pembe dizi edasında. Onun ilk karısı bunun eniştesiyle kaçmış, onlar Trablusgarpa gelmiş, Arap kabileleri büyük dedeyi kaçırmış vs vs hede hödö hede hödö neyse... Politik gidişat mevzuunda gözler siyaset bilimi okuduğum için bana takılıyor, ama kadın olduğum için kurtarıyorum. Çünkü genel düşünce, kadın olduğu için çok da iyi anlayamaz da işte biraz şakayla karışık yorum yapabilir gibi birşey oluyor. Ben de politik kimliğimi, düşüncelerimin hepsini ailemle topyekün paylaşacak kadar delirmedim şükür:)))Dalga geçiyorum hahahaha, yeşiller kurluyormuş Türkiyede ben onları temsil ederim belki ileride, küresel ısınma malum puhahaha ne komik değil mi herkes eğleniyor.Allahım ne kadar yapmacık ve samimiyetsiz konuşmalar kimileri, hemen çay getir-götür, pasta, baklava taşı rolüme bürünüp mutfağa kaçıyorum bu gibi durumlarda.

Sonra benim kariyerim 20 kişi tarafından masaya yatırılıyor, burada da kadınlığım işe yarıyor. Tanrım iyi ki kadınım ve eziğim!!!
Sessiz ama derinden -ben okulda kalmak istiyorum akademisyen olarak.
İlk tepkiler aa asüper şahane, biz de yeğenimiz, kuzenimiz, birşeyimiz var deriz boğaziçinde hoca ayy süper,
ardından gelen yorumlar: Yalnız çok parasız iş yaaa...Yani sen o kadar oku 1, 5 milyara talim et bence çekilmez senden ne kadar niteliksiz insanlar 5-7 milyar maaş alıyor şirketlerde. Şirketlere danışmanlık yaparsın ileride olmaz mı?
ben bakınıyorum: İmdattttttt!! Gülümsüyorum sadece en yapmacığından hıııı. diyorum ki cevap vermem bekleniyor.

Sonra çayınız bitmiş çay koyayım diye kalkıyorum, diyorum ki iyi ki kadınım, eziğim!!
İki kuzenimden iki ayrı gün ve anda yapılmış aynı yorum: Para güçtür...Güçlü olmak zorundasın... Kiranı ödeyebildin mi diye düşünmeyeceksin kendini gerçekleştirmek istiyorsan ....vs vs vs vs

UFFFFF!KAFAM ŞİŞTİ İKİ GÜNDÜR İÇİMLE BİRLİKTE. ŞİŞTİM...Tek şişmediğim an kuzenimin 4, 5 aylık oğluyla oynadığım an:) Adı Barış:)) adı da kendi de çok güzel sevimli veledin. Prolaktin hormonum tavan yapmışken çok da çekilmez olmuyor en çekilmez anlar galiba...

Okuyanların da içini şişirdim herhalde...ama ben sıkıldım para güçtür anlıyorum deneyimlerini paylaşmak istiyorlar, boş şeyler de söylemiyorlar kendi durdukları yerlerden ama para senin için güçtür, benim için araç sadece. Şu an az para kazanmakla ilgili bir derdim yok yaşamımı iyi idame ettirebildiğim sürece ( iyiden kasıt lüks içinde değil, iyi kendi istediğin 'iyi' )

Ama bu yazının ana fikri şu ki,İyi ki kadınım, iyi ki eziğim!!!

Wednesday, December 12, 2007

Monday, December 3, 2007

bizim okuldan...

Ne zamandır yazmıyorum ve böyle birşeyi yazmayı da çok istemezdim aslında. Aidiyetimin çok önemli bir parçası olan okulumdan kötü bahsedeceğim çünkü şimdi. Bir daha kendi demokrasi illüzyonumu sorgulayacağım çünkü, BİR DAHA BİR DAHA YENİDEN VE UNUTMADAN, UNUTTURULMADAN.

neyse. kısa kısa geçeceğim. Geçen çarşamba okulda bir kulüp bir gecede kapatıldı, izinsiz belge dağıtıp su dağıtmakla ilgili birşeyler yüzünden. Ayrıntısını birkaç kişiden dinledim. Doldurulan belge yurt formuymuş izinsiz kulüp masasında. Dağıtılan "yan tarafta bir cemaatin dağıttığı su imiş sanırım. bir gecede ihtar çekilmeden pat diye kapattılar Tarih araştırmaları kulübünü. İslamcısı, feministi, sosyalisti biraraya gelmiş homojen olmayan birşey oluşturmuşlar her taraftan, kendilerinden dinlediğim kadarıyla. Eee mevzu bu değil miydi zaten, farklılıklarla bir arada yaşama hatta beraber iş yapabilme, ortak ülküler bulma ve bunları paylaşma.
Sanırım okul yönetimi için ya da ÖFKK için öyle değil. Mevzu bambaşka. Mevzu birileirnin gaza gelmesi sanırım tam olarak bilemiyorum.

Devam ediyorum Müzik kulübünün kapısına mühür vurulmuş. Neymiş, kapıyı gece açık bırakıyorlarmış onca uyarıya rağmen. Sakın insanlar gecenin bir yarısı bile müzik yapmak istediği ve enstrümanlar orada olduğu için olmasın. Zabıta mı okul yönetimi anlamadım ki.. nedir yani?

Zamanında bir milletvekilinin oğlu olduğu için faaliyet çakışması olsa bile bir kulübün kurulmasına izin veren aynı kurumdu. Hadi orada diyelim üzerlerinde baskı vardı. Kulüp kapatmalar, mühür vurmalar da baskı yüzünden. Bence artık mazeret yok. Biz illüzyonda yaşıyoruz. Hiçbiryer demokratik değil, hiçbir kurum ve olmayacak bu ülke sınırları içerisinde en azından.

Neyse ben illüzyonumda yaşayadurayım. Hayatımdan da bir illüzyon sunayım size:

"Çay bardağında
Bırakılan dudak payı
Kadar bile
Uzak kalamam
Gözlerine..."
S.Akın

Sadece beğendiğim için yazdığım iki cümle işte...