"Zihinsel yeteneksizliklerini ideolojik cemaatçilik sayesinde görmezden gelen, ama tam da bu sayede daha da görünür olan bir ortak düzeysizlik hali..." Bir zamandır bunu böylece düşünüyordum. İdeolojik cemaatçilik ve bunun gözleri bağlaması durumunu. Bunu bu haliyle bugün Etyen Mahçupyan Taraf'ta yazmış. Yüksek ihtimalle kafadan kendisne kızgın insanlar da vardır ama ad hominem attack yapmadan önce, yani kişinin kişiliğine yaptıklarına ettiklerine saldırarak fikrine bakmama durumunu bir kenara bırakıp düşünürsek, gittikçe sadece birbirini anlayıp birbirinden aldığı gazla geri kalan herkesi ve her duruşu 'yeterince' 'sol' olmamakla suçlama, en radikal en marjinal olmayanı iktidarın kucağında 'peydahlanmış' en az onun kadar kötü çocuk ilan etme (aç parantez: iktidar dediğimiz şey havada dolaşan bir toz bulutu, ne bileyim Tanrıvari bir varoluş biçimi midir nedir anlamakta zorluk çekiyor şu küçük beynim, zira her söylediğimiz, her yaptığımız kafadan iktidara çanak tutmak olabiliyor ve iktidarın sınırları da birileri tarafından belirlenmiş olsa gerek ki sürekli hizmet ettiğimi ya da etmediğimi söyleyen birileri var 'yeterince' solcu yeterince marjinal vs vs vs. kapa parantez)cemaatleşmenin her çeşidini biraz tehlikeli buluyorum, en azından o cemaatin sorgulanamaz hale gelmesi durumunu. yeterince fikir egzersizi yapmamızı engelleyen mutaassıp cemaat mefhumunu.(Gayet de Millin özgürlük üzerinesindeki gibi bir yerden sorgulanamazlık hali tehlikelidir.) Bu içselleştirilmiş otorite falan deniliyor ya, al sana içselleştirilmiş otorite. Etrafındakiler seni 'yeterince' birşey bulmuyorsa ki bu aslında lisede kabul görmeye çalışan ergen psikolojisiyle aynı psikoloji, sen de onların istediği yeterince olmaya çalışıyorsun bazı bazı. Aklı yok mu sayıyorum yok gerçekten saymıyorum. Bazen biz doğruyu çözdük artık araçsal akılla oraya varmak lazım diyenlere gıcık oluyorum sadece. Küm nasıl bulmuş en iyiyi en doğruyu, Platonik değil midir bu tek doğrucu söylem? Ben bilirim sen de uy tavrı.
Hee, şimdi bir de şu denilebilir şu an karşına hayali birini aldın eleştiriyorsun, senin dediğin tavırda birileri mi var ki, belden aşağı saldırıyorsun denilebilir. Üzgünüm ama hiç hayali birileri değil bu yazdıklarımı uygulayan kişiler, gayet etrafımda bulunan kişilerden ilhamlanarak yazıyorum. Bir eyleme zar zor kendi içsel otoritelerimin kırılmasını, aile ilişkilerimin ağır zedelenmesini ve bilumum riski göze alarak gelmişken, "Sen yeterince bağırmıyorsun, boşuna mı geldin buraya?" diyen 'arkadaşlarım' oldu benim. Bu daha iyi bağıranın popüler olduğu, daha çarpıcı daha marjinal olanın dikkat çekip prim yaptığı cemaatteyim işte bazen ben ve şaşalıyorum. Gerçekten adalet için mi, eşitlik için mi, demokrasi için mi, yoksa kendi egonu tatmin edip, aslında popüler olmak için mi, birşeyin bekçiliğini yaparken diğer herşeyi yok saymak, tabiri caizse at gözlüğü takmak bana nedense ideallerden çok kendini kaptırmakla ve oradan hiyerarşi kurmakla ilgili gibi geliyor. Çok mu ağır oldu? Bilmem. Bunlar biraz gözlem biraz hissiyat.
Belki de en kısa ve öz şöyle anlatabilirim demek istediğimi, yaptığımız, ettiğimiz şeylerin neyin ve kimleirn güçlenmesine hizmet ediyor? Gerçekten , pratikte kimin işine yarıyor? Tabii ki bunların kesin net cevapları yok. Derecelendirme farklılıkları var. Evet hem kendimi gerçekleştiriyorum, hem de adalet için mücadele ediyorum diyebilirsiniz. Haklısınızdır belki de, ama daha grup içinde öyle ya da böyle adı lider olmasa da liderlikle ilerleyen bir mekanizma işletiliyorsa, adalet, eşitlik, evrensellik yerine bizden olmayan gitsinci bir tavırla karşılaşmışsanız, o zaman hem kendimi gerçekleştiriyorum hem de adalet mücadelesi yapıyorum biraz sönük kalır bana göre. Köşe tutup buralar benim demek mi, hangi köşeyi nasıl tutalım hep beraber demek mi? En ufak tartışmada dışlayıp aşağılamak mı, katmak, uğraşmak, anlamaya çalışmak mı? Hatta yanlış bir duruşta olabileceğini aklında tutmak mı?
Bunlar çok tavırla ilgili, çok da söylemde yapılmadığı söylenilen şeyler ama hissediliyor ve rahatsız ediyor. Sol cemaatçilik beni yoruyor kısacası. Daha üzerine düşünmek gerek tabii, tartışmak gerek ama. tek bir cümleden nerelere geldim ama kusura kalmayın.
Sunday, August 17, 2008
Monday, August 11, 2008
tel sara kızım tel sara!
Büyümek mi bu, depresyon mu? ne istediğini bilmemek mi? kendini bilmemek mi? nedir? ne istiyorsun? ne bekliyorsun? herkesten ve hayattan? ve kendinden? hayat sıkıcı. dert-tasa edilecek birşey var mı? şükür edilecek? napılacak? tekrar soruyorum nedir yani? nasıl? nasıl tam hissedilecek? nasıl daha yarım, yok yok çeyrek kalınacak? nasıl birey olunacak? nasıl biz? nasıl ben? hangi ben? Atilla İlhan serisi gibi hangi sağ hangi sol hangi seks bile vardı, hangi ben şimdi soru?
kendi kendime içimi sıkmaya mı çalışıyorum, hiç sanmıyorum. İçim daralıyor kendimle baş başa kalıp daha da çok düşününce herşeyi, hayatımı, kendimi, hayatımdaki herkesi. ben nerede duruyorum? Hangi ben nerede duruyorum? nasıl yani? bu kadar düşünmemek mi lazım acaba? tel sara kızım tel sara...amaaan...
kendi kendime içimi sıkmaya mı çalışıyorum, hiç sanmıyorum. İçim daralıyor kendimle baş başa kalıp daha da çok düşününce herşeyi, hayatımı, kendimi, hayatımdaki herkesi. ben nerede duruyorum? Hangi ben nerede duruyorum? nasıl yani? bu kadar düşünmemek mi lazım acaba? tel sara kızım tel sara...amaaan...
Wednesday, August 6, 2008
hayatıma gömülüp gittim kendimden haber vermek hariç brişeycikler yazdığım yok. Bir dünyayı Türkiyeyi takip et yok, efendim bir insan doğası mıymış neymiş onla ilgili iki kelam etti felsefi felsefi , yok. Kendi derdine düş, bencilsin ya... kendin-merkezcisin ya... ya bir başımdan gider misin?
Şu an herkesin sık sık yaptığını tahmin ettiğim ama dile getirmenin tuhaf olduğu kendime kendimin başından gider misin? senden çok yoruluyorum mesajını veriyorum. ki bunu betimlemek bile yeterince saçma. Hatta saçmalıktan da öte tuhaf.
"Biz hepimiz hepimiz tuhafız biz" derken bu mesajı vermeye çalışmamıştık. Şu an ben tuhafım.
Dünyaya dönüp bakıyorum tabii, ormanlar yanıyor, hatta olympos bile çok üzülüyorum. bebekler ölüyor anlamsızca. Suçlu kim? hemşireler, doktorlar. yok yok sağlık bakanlığı, hayır buldum anayasa mahkemesi çünkü akpyi kapatmadı ve bunların hepsinin suçlusu akp. hayır daha iyi bir fikrim var amerika bunların suçlusu amerika. Hepsi , amerika bile durumla ilgili olabilir ama lütfen mevzuu can olunca daha başka çözüm-odaklı düşünelim ya. sinirden öldüm. 1 ayda 45 bebek ne demek? Suçlu hepsi bile olsa. Suçlamak yeterli değil. Acil birşeyler yapılması gerekmiyor mu? Sağlık bakanlığı denetim yapmış, eeee? ee yapsın biraz ahmet tabii de. Bundan sonrası için eğer sorun hastanenin enfeksiyon kaptıracak kadar pis plmasıysa bunla iligli ve bunun sürekli denetimiyle ilgili, eğer sorun çocukların prematüre olmasıyla da ilgiliyse bir yandan bunun için önlem alınması, eğer yoksullukla ilgiliyse bununla ilgili de birşeyler yapılması gerekmiyor mu? Bu sorun daha genel bir sorunun parçası gibi geliyor bana. Ama yani nereden geldi aklınıza, rejimin tehlikede olmasıyla bebek ölümü bağlantısı, anlamak zor. Neyse ya. Dile kolay 40küsur bebek. yazık ya. insanın içi acıyor çok da insani bir yerden. Politik bir yerden de eylemde devletin harekete geçmesi gerekiyor. çözüm bulmak amaçlı.
Ergenekon vs. AKP kapatma davası, nam-ı diğer filler tepişiyor hikayesi gündem değiştiği için geride kaldı da, hikay sinir bozucuydu benim için. Hımm filler tepişiyor olan yine sana bana hikayesi.
Filler tepişse dahi bir çete çökertiliyor ve bu demokrasiye yarar. hee demokrasi de zaten burjuva işiydi di mi pardon unutmuşum hukuk da öyleydi. yaaa bu adamların faşizan faşizan illegal örgütlenip yaptığı işleirn öyle ya da böyle aydınlanması birşey değil midir? niye derecelendirme yapamıyoruz bu gibi konularda. filler tepişsin yeterli açıklama ve görüş değil bu mevzuuda bence.
neyse dünyaya geri dönüşümü sinirime bakarak kutlayabiliriz:))
Şu an herkesin sık sık yaptığını tahmin ettiğim ama dile getirmenin tuhaf olduğu kendime kendimin başından gider misin? senden çok yoruluyorum mesajını veriyorum. ki bunu betimlemek bile yeterince saçma. Hatta saçmalıktan da öte tuhaf.
"Biz hepimiz hepimiz tuhafız biz" derken bu mesajı vermeye çalışmamıştık. Şu an ben tuhafım.
Dünyaya dönüp bakıyorum tabii, ormanlar yanıyor, hatta olympos bile çok üzülüyorum. bebekler ölüyor anlamsızca. Suçlu kim? hemşireler, doktorlar. yok yok sağlık bakanlığı, hayır buldum anayasa mahkemesi çünkü akpyi kapatmadı ve bunların hepsinin suçlusu akp. hayır daha iyi bir fikrim var amerika bunların suçlusu amerika. Hepsi , amerika bile durumla ilgili olabilir ama lütfen mevzuu can olunca daha başka çözüm-odaklı düşünelim ya. sinirden öldüm. 1 ayda 45 bebek ne demek? Suçlu hepsi bile olsa. Suçlamak yeterli değil. Acil birşeyler yapılması gerekmiyor mu? Sağlık bakanlığı denetim yapmış, eeee? ee yapsın biraz ahmet tabii de. Bundan sonrası için eğer sorun hastanenin enfeksiyon kaptıracak kadar pis plmasıysa bunla iligli ve bunun sürekli denetimiyle ilgili, eğer sorun çocukların prematüre olmasıyla da ilgiliyse bir yandan bunun için önlem alınması, eğer yoksullukla ilgiliyse bununla ilgili de birşeyler yapılması gerekmiyor mu? Bu sorun daha genel bir sorunun parçası gibi geliyor bana. Ama yani nereden geldi aklınıza, rejimin tehlikede olmasıyla bebek ölümü bağlantısı, anlamak zor. Neyse ya. Dile kolay 40küsur bebek. yazık ya. insanın içi acıyor çok da insani bir yerden. Politik bir yerden de eylemde devletin harekete geçmesi gerekiyor. çözüm bulmak amaçlı.
Ergenekon vs. AKP kapatma davası, nam-ı diğer filler tepişiyor hikayesi gündem değiştiği için geride kaldı da, hikay sinir bozucuydu benim için. Hımm filler tepişiyor olan yine sana bana hikayesi.
Filler tepişse dahi bir çete çökertiliyor ve bu demokrasiye yarar. hee demokrasi de zaten burjuva işiydi di mi pardon unutmuşum hukuk da öyleydi. yaaa bu adamların faşizan faşizan illegal örgütlenip yaptığı işleirn öyle ya da böyle aydınlanması birşey değil midir? niye derecelendirme yapamıyoruz bu gibi konularda. filler tepişsin yeterli açıklama ve görüş değil bu mevzuuda bence.
neyse dünyaya geri dönüşümü sinirime bakarak kutlayabiliriz:))
Tuesday, August 5, 2008
çölde kutup ayısı -JM
Sevgili blog sakinleri,
Sanırım bir açıklama daha yapmam gerekiyor. Bursumu verecek kurum seçtiğim programlarda yeterince AB dersi olmadığını düşündüğünden son anda reddetti ve bana yeni programlar önerdi. Şimdiye kadar böyle birşey yaptıklarını duymamakla beraber kendi ofislerindeki insanlar dahil herkes son evrenin prosedür olduğunu söylemişti demek değilmiş. Tekrar gerekçelendirme yapıp ikna etmeye çalışıyorum ama sanmıyorum ikna olacaklarını.
Jean Monnet burs programına gıcık olduuğumu burdan cümle aleme duyurmak isterim. Bu kadar uğraştırdıktan sonra AB dersi az, efendim bu çok genel bir program daha spesifik çalışın falan demelerine anlam vermekte zorlanıyorum. Gelişmeleri an be an aktaracağım.
Sanırım bir açıklama daha yapmam gerekiyor. Bursumu verecek kurum seçtiğim programlarda yeterince AB dersi olmadığını düşündüğünden son anda reddetti ve bana yeni programlar önerdi. Şimdiye kadar böyle birşey yaptıklarını duymamakla beraber kendi ofislerindeki insanlar dahil herkes son evrenin prosedür olduğunu söylemişti demek değilmiş. Tekrar gerekçelendirme yapıp ikna etmeye çalışıyorum ama sanmıyorum ikna olacaklarını.
Jean Monnet burs programına gıcık olduuğumu burdan cümle aleme duyurmak isterim. Bu kadar uğraştırdıktan sonra AB dersi az, efendim bu çok genel bir program daha spesifik çalışın falan demelerine anlam vermekte zorlanıyorum. Gelişmeleri an be an aktaracağım.
Subscribe to:
Posts (Atom)