Wednesday, January 31, 2007

burali da olamadik ya ben ona yaniyorum

http://ikinehir.blogspot.com/
kendi olarak, sana gelen
sana gereksinimi olmadan,
seni isteyensensiz de olabilecekken,
senin ile olmayı seçen
kendi olmasını,
seninle olmaya bağlayan
o, işte...
Oruc Aruoba

Bence soylenecek soz yok. Tek soru 'o' var mı?

Friday, January 26, 2007

devamlılık, tutarlılık, süreklilik

Dün yazdım bugün de yazıyorum gece gece ama olsun yazıyorum işte. Devamlı da yazmak lazım değil mi? Dün hani demiştim ya ben mi yabancılaştım akla onlar mı diye, akıl? O kadar çok okuduk ki Büyük 'R' ile reason yani büyük 'A' ile Akıl ve her seferinde bir sürü soru işareti? Rasyonalitenin kalesi olan akıl mı gerçekten insanları hayvanlardan ayıran? Ya da öyle bir ayırım var mı? E , var tabii der gibi oluyor insan. Ne kadar rasyonel ki modern insanın hayatı? Neyi niye yaptığını bilmek ve belli bir tutarlılık içinde yapmak mı birşeyleri peki rasyonalite? Yoksa işin içinde hiçbir eylemlilik yok yani 'yapmak' yok da düşünmek mi var sadece? Tutarlı düşünce mi? Mesela gözümden uyku akarken her gün yazı yazacağım diye kendi kendime söz verdiğim için şu an bu satırları yazıyor olmak rasyonel mi? Kendini aramak varken bir sürü başka işe kapılıp kendinle ilgili seçimleri tüketimle sınırlamak? Bugün ne giysem, ne izlesem, hangi kafeye gitsem hangi kahveyi denesem? Elimde bekleyen onca soru varken kendime dair, saçma, eğlenceli ya da sıkıcı küçük sorular yaratıp onların denizinde kaybolmak? Bu kadar özgürlüğüm flulaşmışken ilişkiler ağı içerisinde kendime yabancılaşarak mı ancak mutlu olabiliyorum? Bugün bir saat koştum sonra mısırlı tavuklu salata yedim, kilom çok sayılmaz ama form korumak lazım ilk önce belli bir form yaratmak lazım değil mi? Bugün birkaç makale okudum özgürlüğe dair, biraz da onlardan etkilenilmiş bir yazı bu mesela, etkilenmediğim bir an bile yok o zaman ben başkalarına bağımlıyım yani özgür değilim Mİ? yoksa zaten özgürlüğüm başkalarıyla ve onlarla olan ilişkilerimle mi tanımlanıyor? Bugün okuduğum makalelerden birinde şöyle bir örnek veriyor Murat Baç ( Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü hocası- Felsefe tartışmaları dergisinde yazmış); Hindistan'da satılan ve rağbet gören kozmetik ürünlerinin %60ı bir ürün ve bu ürün teni beyazlatmaya yarıyor. Yani birileri güzelliği nasıl tanımladıysa onlar tenlerinin renklerini inkar etmeye çalışıyorlar, tenlerinin renkleri yüzünden yüksek ihtimalle ayrımcılık görmüşler, daha da kötüsü kendi tenrenkleriyle güzel olamayacaklarına inanmışlar. Bu nasıl bir Akıl? Nasıl bir özgürlük çeşidi? O ürünle ilgili sosyal hareketler daha çok da kadın hareketi araştırmalar yapıyor ve ileride sağlık yönünden çok kötü sonuçları olabilecek ve mantıksızlığın son noktası gibi gözüken bu ürünlerin reklamlarının kaldırılmasını sağlıyorlar. Tutarsız, süreksiz, saçma sapan gibi gözüküyor değil mi? Biz akıllı mıyız? Akıl özgür mü? Akıl akıl mı aslında küçük 'a' ile? Bu ne kadar bariz bir örnek bence biraz düşünürsek buna benzer örnekler bulabiliriz kendi hayatımız içinde. Hiç diyet yaptınız mı diyet kola içilir değil mi diyet yapılırken? Aklımıza kolanın sağlıksız olabileceği gelmez ama. Kim dedi ki sana insan aklı hep rasyoneldir diye diyebilirsiniz. Kim dedi ki bana?
Yoksa biz kendi vahşiliğimizi, bağımlılığımızı kontrol etsin diye birşey mi uydurduk Rasyonalite diye ve birileri mi tanımladı?
Bilgi güçtür. Bilgiyi yaratmak için tanımlar yapmak gerekir. Tanımları kim yapar?
01.50
Not: Edit edilmesi gereken ve üstüne tekrar düşünülmesi gereken bir yazı...

Thursday, January 25, 2007

blog, yazı yazmak, hrant dink, ermenilik, vs.

İlk doğru dürüst yazım bu benim blogda. ikinehir sağolsun eski hayallerimi uyandırdı birden. ben ne olmak istemiştim ömrümün uzun bir kısmında. Biliyor musun? Unutmuşum. Harala gürele içerisinde hem ben başka bir benim artık, hem de unutmuşum işte.
Harala gürele derken bu son günler daha çok Hrant Dink cinayeti ve ardından verilen tepkilerle geçti . Çok kişi de olsa yetmez bence. Çünkü hep aynı yerde düğümleniyor söylenen sözler: O öldü...
Hepimiz Hrant Dinkiz ya, ben biraz da suçlu hissediyorum ve acaba ben hrant değil miyim diye düşünüyorum. İnsanlar onu yuhlarken yanında değildim ya da 301 değişsin, kaldırılsın diye ne kadar az şey yaptım. nedir yani? Milliyetçi ideolojiye şu son birkaç senedir o kadar katkı yapmıyorum şükür ki. Türkiye-Ermenistan gerilimiyle çok karşılaşmışlığım da var, uğraştım bayağı yapıcı adımlar atmak ve kendimi update etmek için, kendimi çürütmek için, kendimi çözüp değiştirmek için. Az başarılı da sayılmam ama yetti mi? Yetmemiş ki Hrant Dink öldü.
Öldüğü gün yazsam bu yazı başka bir yazı olurdu, üzerine düşünülmemiş duygusal bir yazı. Şimdi başka bir yazı. Üzerine yeterince düşünülmüş mü hayır, girişte şunu ,, gelişmede şunu yazarım diye düşünmedim ama mevzuuya biraz kafa yormuşluğum var 8 km. yürürken özellikle.
Bunca suçluluk hepimize yayılır diye düşünürken bir de şu 'AAA çocuklar biz ermeni miyiz? Allah korusun.' tavrı var ki herşeyi bir daha gözler önüne sermekte. sloganın anlamı bu kadar değiştirilir , bu kadar alt üst edilir, değil mi? insanlar adını bile değiştirirken ikinci sınıf muamele görmemek için- ki neden ikinci sınıf muamele gördükleri bambaşka tartışma konuları, bambaşka bir kıyım, Hrant Dink'in dediği gibi psikolojik bir yıkım insanları ürkek yapan bir kıyım- anlamak zor oluyor da öldürüldüklerinde daha kolay oluyor anlamak. Nasıl sözcükler hangi anlamlarla yüklü? 'Ermeni': kötü, kadınsa hafifmeşrep, düşman, neydi o kelimeler kanı bozuk muydu, katil vs. vs.
Bir Ermenistanlı arkadaşımın dediği kadarıyla Ermenistan'da Türk: Düşman, katil,vs vs.
Zor mu bu kadar anlamak bu kadar kolay bir veriyi? Hayır. Hepimiz projeler dahilinde büyütüldük. Kurgulanmış ya da kurgulandığı zannedilen ve sonuçları hiç belli olmayan...
En aklı başında mantıklı dediğim insanlar etrafımda o kadar akıldışı argümanlarla geldiler ki mevzuu ermeniler yada daha genel milliyetçilik olunca... Anlamakta zorluk çekiyorum. ben mi yabancılaştım akla, onlar mı?

26.01.2007 00.53

Sunday, January 21, 2007

açtım işte

Benim de bloğum var artık...