okulumuza yapılanlar gerçekten akıldışı. bkz. http://www.gazetem.net/ferhatkentel.asp
Bence ferhat hocam mevzuyu nasıl yalan ele aldıklarını süper açıklamış. Gerçekten insanlara 'insan' olma şansı verilmiyor. Hep beraber yaşayalım deyince tüh kaka oluyorsun. Küfretmek geliyor ama şimdi fikren karşı çıkma vakti aynı BÜFKün, Ferhat Hocanın, bir de mizahi olarak Zürriyetin yaptığı gibi. Bunlara küfretsen onu da manşet yaparlar. Haklıyken haksız duruma düşersin. Yapmak gereken BİZ HEPİMİZ TUHAFIZ DİYE BAĞIRIP BU KADAR AKILDIŞILIKLA DALGA GEÇMEKTİR. VAKİT O VAKİT.
Monday, May 21, 2007
Friday, May 11, 2007
sıkışmışlık...
Böyle hiç kendinizi sıkışmış hisseder misiniz? Soruya gel. Tabii ki hissedersiniz. Arada kalmış. Aradakalmıştan öte, ne yapması gerektiğini bilip yapamayan, aslında yapmak istediği şeyin yanlış olduğunu bilip gene de yapan olmak...rağmen gidememek, keşke yapmak... Kendine ve etrafına samimi olup içini hücceten dökmek ya da her yere duvarlar örüp içinin içinde çıkmasına tek tanığın kendin olmasını istemek...kendini anlatmak ama aslında kendinden hiçbir şey söyleyememek.
kendini anlamak zaten zorken, başkalarını anlamaya çalışmak, anlayamamak, aslında kendine gömülmek... "kendimi ararken seni kaybettim." "seni ararken kendimi kaybettim"??? safsataları.
Bir de en sıkışmış hallerden biri, dünyayı kendinden ibaret sanmak ile bir bok olmadığını, çok ufak olduğunu, etkileyemeyeceğin o kadar çok şeyin olduğunu anlamak anlarının ardardalığı...( etkileyebileceğin/m alan o kadar az ki aslında.)
Başkalarına atfettiğin özelliklerin aslında kendi özelliklerin olduğunu fark ettiğin anlar...
Başkalarına hangi değerleri atfettiğin ile kendini konumlandırdığın yer arasındaki inanılmaz belirginleşen bağ...
Herkesin derdi başkasıyla derken herkesin derdinin kendiyle olduğunu anlayış halleri, kendine dert yaratıp derdin içinde boğulmuşları oynayan drama queen diyalektiği?? (bu cümle afilli oldu sevdim yazdığımı.-reference to drama queen:)-) Bir de bu drama içinde kendini kendine beğendirme çabaları...
Yok olma isteği... Aslında var olmak isteği... Daha açık söylemek gerekirse nefes aldığının bir işe yaradığını ilişkisel ve benliğinle hissetme ihtiyacı ve buradan beslenen ego. Birilerinden biraz geri bildirim almak ihtiyacı.
gecenin bir yarısı oturmuş yazı yazmam bile kafamdaki oyunun bir parçası.
Oyun, perdeler, vs. vs.
gerçekten sıkışmışlıkla oyundaki sıkışmışlıkların birbirine karışıp suyu bulandırması...
Gördüğünüz gibi yine kendi beynimde kaybolup gittim. Anlayana aşk olsun.
01.40
kendini anlamak zaten zorken, başkalarını anlamaya çalışmak, anlayamamak, aslında kendine gömülmek... "kendimi ararken seni kaybettim." "seni ararken kendimi kaybettim"??? safsataları.
Bir de en sıkışmış hallerden biri, dünyayı kendinden ibaret sanmak ile bir bok olmadığını, çok ufak olduğunu, etkileyemeyeceğin o kadar çok şeyin olduğunu anlamak anlarının ardardalığı...( etkileyebileceğin/m alan o kadar az ki aslında.)
Başkalarına atfettiğin özelliklerin aslında kendi özelliklerin olduğunu fark ettiğin anlar...
Başkalarına hangi değerleri atfettiğin ile kendini konumlandırdığın yer arasındaki inanılmaz belirginleşen bağ...
Herkesin derdi başkasıyla derken herkesin derdinin kendiyle olduğunu anlayış halleri, kendine dert yaratıp derdin içinde boğulmuşları oynayan drama queen diyalektiği?? (bu cümle afilli oldu sevdim yazdığımı.-reference to drama queen:)-) Bir de bu drama içinde kendini kendine beğendirme çabaları...
Yok olma isteği... Aslında var olmak isteği... Daha açık söylemek gerekirse nefes aldığının bir işe yaradığını ilişkisel ve benliğinle hissetme ihtiyacı ve buradan beslenen ego. Birilerinden biraz geri bildirim almak ihtiyacı.
gecenin bir yarısı oturmuş yazı yazmam bile kafamdaki oyunun bir parçası.
Oyun, perdeler, vs. vs.
gerçekten sıkışmışlıkla oyundaki sıkışmışlıkların birbirine karışıp suyu bulandırması...
Gördüğünüz gibi yine kendi beynimde kaybolup gittim. Anlayana aşk olsun.
01.40
Sunday, May 6, 2007
analist edasında...
Şimcik analist edasında ne oluyorsa onu yazacağım analiz de kısıtlı olacak malum burası Türkiye.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri yattı 367 toplanamadı. Abdullah Gül çekildi adaylıktan. vs vs.
İnsanlar hala sokaklarda. Bugün de İzmir'de olmuş galiba laikliğini kanıtlama çabası yürüyüşleri...( Yürüyüş, miting gibi kavramlar anlamını yitirdi. 2004 te polisler insan haklarına hayır diye yürüdüğünde azınlık raporu sonrası yanlış hatırlamıyorsam aynı anlam kayması tezahür etmişti.Solculara ait olan pankartla sokaklara düşme, miting , yürüyüş yaparak protesto etme artık chp, kanaltürk, add vs. gibi kurumlarca sahiplenilmiş, hatta inanmayacaksınız her zaman aydınlık için bir dakika karanlık eylemi dahi yeni gündemde aynı tayfa tarafından dipnot: amaç; sokaklara inen sayıdan daha fazla olduklarını göstermekmiş haberiniz olsun haaa- 1 mayısta muhaliflerin insani ve politik anma istekleri bile ters karşılanıp hayli dayak yedikleri düşünülürse dayağın anlamı bir türlü kaymıyor bu ülkede-)Bu postmodern direnişi, kavramların ve pratiklerin tamamen ters yüz edilip kullanılışını takdire şayan buluyorum açık söyleyeyim.Bir de tabii bu rakam mevzuuna inanılmaz takılıyorum. 4 milyon 200 bin yok 70 bin yok 1 milyon, hayır aslında bütün Türkiye...Matematik fetişi objektif ve bilimsel olmazsam çatlarım diyen bu bakış hepimizin içine sinmiş aslında rasyonalite kırıntısı bile taşımıyor.
Konuşmalardan alıntı:
- abi şimdiye kadar olmamış bu kadar kalabalık hiçbir miting,Avrupada bile. 4 milyon 200 bin. ( Japonlar daha kalabalığını icat edecekmiş:)
- hrant dinkin cenazesi neymiş bee çok azmış, bak bu ne kadar çok.(Karşılaştırmalı politika örneği)
- Gerçekten o kadar kalabalık mıymış? (Septik sorar.)
- Orduya uzanan eller kırılsın. (80 öncesi MHP/Ülkücü söylemi bu arada)
- Aaa, sen gitmedin mi yürüyüşe? İnanamıyorum. (Toplum baskısı)
Bilmediğim bir yerde rejimin değiştirilmesinden korkuyoruz,yok ya ben biz değil korkuyorlar paranoyakça. İktidar ayrı bir durumda komik zaten. Canım iktidar, gülüm iktidar, demokrasi mağduru güzel iktidar...Hayır yaaa. Neresi güzel? Mağduriyetten oy alacaklar diye korkuyorum daha çok. Cumhuriyet yürüyüşüne gitmeyip bayrak asmayınca AKPli olmuyoruz inanın. O da bin beter.(Baykal kadar olamaz ama.)İşin tuhafı, Erdoğanın ilk açıklamalarını gayet iyi bulmuştum kendime de şaşırıp. Ağar bile demokratik ulan. Kızgınım. Bizi Ağara falan muhtaç kılan zihniyete kızgınım. Üzgünüm de tabii.DYP-ANAP birleşti: DEMOKRAT PARTİ. birleşme ve zamanlama manidar.( MANİDAR: Türk politikamıza yeni girmiş çok anlamlı ve sık kullanılan bir sözcük.)
CHP ile DSP birleşecek mi sorusu gündemde. DSP yazık etme kendine. Asıl Genç Parti-CHP birleşme teklifi var ki evlere şenlik. Aslında bence DSPden daha uygun. EZİLENLERİN SESİ CEM UZAN. hayatında araba tarafından bile ezilme tehlikesi geçirmiş midir acaba arkadaş?
Fransa'da Sarkozy seçildi. Üzgünüm. Kendime açılım sağladığım, demokrasi ilüzyonu yaşadığım- malum bizimkiler ilüzyon gerçeği dağa kaçtı- yerlerde Avrupa Birliği'nin etkisi varmış meğersem onu fark ettim. (Sarkozy'nin geçen günkü açıklaması-Bence Le Pen den kıskanmış ırkçılığı-: Türkler Kapadokyalı, Anadolulu, Avrupalı değil. AYYY bu Türkler kokuyorrrr!!!) AB zaten yatar haldeyken kesinleşti gibi , TR-AB yatar uyur uyuyan güzel değil, çirkin olur!!Fransadaki birkaç tanıdığım ve Murat hocadan alınan bilgilerle Fransızların bir kısmı göç ediyor toptan Fransa'dan, Sarkozy, Le Pen sardı dört bir yanı diye.
Şimdi ne olacak bu ülkede? Erken seçim. Sayın muhalefetimiz, çığırdı erken seçim diye sonra beğenmedi 22 temmuzu anlayamadık, zaten belli bir rasyonalite de beklemiyorum artık hiçbir partiden , kimseden. Misal, Can Dündar Neden programından bir laf.
PROF. DR. NECLA ARAT-ki utanıyorum kendisi felsefe prof.uymuş:( Ordumuz demokratik bir kurumdur, müdahale edince neden antidemokratik oluyor dedi. Üstüne 60 darbesi devrimdi, diğerleri gibi değildi. Çok özgürlükçüydü dedi. Analizi size bırakıyorum. Ben edemeyeceğim analiz.
Bir de tabii seçim yasası, her seçim zamanı tartışılan, hiç değiştirilemeyen. Yarı başkanlık, başkanlık, parlementer hede hödö seçim sistemleri modelleri tartışılıp gidiyor gene. Bu anayasayı değiştir değiştir olmuyor diyor bir kısım insan. Yarı başkanlık sistemi, yani cumhurbaşkanını da halkın seçmesi fikri bir görüşün tamamen her yeri sarması ve hiçbir denge-kontrol mekanizmasının olmaması demek oluyor dedi İsmet berkan ve birkaç yazar daha. Meşruiyet çatışması yaşanır diyorlar. Ben cumhurbaşkanıyım %50 den fazla desteği var arkamda halkın, seninki kaç sayın başbakan, ay hayır ulan başbakan? %36 . O zaman sen sus ben konuşacağım. tepkisi çok beklenebilir. Ama Gül-Erdoğan ikilisinden bence zaten öyle bir çatışma çıkmaz, aksine hegemonya çıkarsa da kötü olur. Aman, ne yapsak, ne etsek, kurtulur muyuz bunalımdan reklam jingle ları geçiyor aklımdan. Durdurun beni. Tabii bir de seçim sonuçlarımız var. Korkutucu. Ya beğenilmezse o seçim sonuçları?? N'olucek cenım evladım?? Kimler beğenmezse sorusunu açık bırakıyorum.
Kendimi analiz: Ben bir garip vatandaşım. Ne dediğimi sallayan biri yok. Ne dediğimi anlayan var ama onları anlayan yok. Garip işte. Ya da hepsi aslında anlaşılıyor da işine gelen yok. İşimize gelmiyor mu? Bana geldiler neyse.
23.32
Cumhurbaşkanlığı seçimleri yattı 367 toplanamadı. Abdullah Gül çekildi adaylıktan. vs vs.
İnsanlar hala sokaklarda. Bugün de İzmir'de olmuş galiba laikliğini kanıtlama çabası yürüyüşleri...( Yürüyüş, miting gibi kavramlar anlamını yitirdi. 2004 te polisler insan haklarına hayır diye yürüdüğünde azınlık raporu sonrası yanlış hatırlamıyorsam aynı anlam kayması tezahür etmişti.Solculara ait olan pankartla sokaklara düşme, miting , yürüyüş yaparak protesto etme artık chp, kanaltürk, add vs. gibi kurumlarca sahiplenilmiş, hatta inanmayacaksınız her zaman aydınlık için bir dakika karanlık eylemi dahi yeni gündemde aynı tayfa tarafından dipnot: amaç; sokaklara inen sayıdan daha fazla olduklarını göstermekmiş haberiniz olsun haaa- 1 mayısta muhaliflerin insani ve politik anma istekleri bile ters karşılanıp hayli dayak yedikleri düşünülürse dayağın anlamı bir türlü kaymıyor bu ülkede-)Bu postmodern direnişi, kavramların ve pratiklerin tamamen ters yüz edilip kullanılışını takdire şayan buluyorum açık söyleyeyim.Bir de tabii bu rakam mevzuuna inanılmaz takılıyorum. 4 milyon 200 bin yok 70 bin yok 1 milyon, hayır aslında bütün Türkiye...Matematik fetişi objektif ve bilimsel olmazsam çatlarım diyen bu bakış hepimizin içine sinmiş aslında rasyonalite kırıntısı bile taşımıyor.
Konuşmalardan alıntı:
- abi şimdiye kadar olmamış bu kadar kalabalık hiçbir miting,Avrupada bile. 4 milyon 200 bin. ( Japonlar daha kalabalığını icat edecekmiş:)
- hrant dinkin cenazesi neymiş bee çok azmış, bak bu ne kadar çok.(Karşılaştırmalı politika örneği)
- Gerçekten o kadar kalabalık mıymış? (Septik sorar.)
- Orduya uzanan eller kırılsın. (80 öncesi MHP/Ülkücü söylemi bu arada)
- Aaa, sen gitmedin mi yürüyüşe? İnanamıyorum. (Toplum baskısı)
Bilmediğim bir yerde rejimin değiştirilmesinden korkuyoruz,yok ya ben biz değil korkuyorlar paranoyakça. İktidar ayrı bir durumda komik zaten. Canım iktidar, gülüm iktidar, demokrasi mağduru güzel iktidar...Hayır yaaa. Neresi güzel? Mağduriyetten oy alacaklar diye korkuyorum daha çok. Cumhuriyet yürüyüşüne gitmeyip bayrak asmayınca AKPli olmuyoruz inanın. O da bin beter.(Baykal kadar olamaz ama.)İşin tuhafı, Erdoğanın ilk açıklamalarını gayet iyi bulmuştum kendime de şaşırıp. Ağar bile demokratik ulan. Kızgınım. Bizi Ağara falan muhtaç kılan zihniyete kızgınım. Üzgünüm de tabii.DYP-ANAP birleşti: DEMOKRAT PARTİ. birleşme ve zamanlama manidar.( MANİDAR: Türk politikamıza yeni girmiş çok anlamlı ve sık kullanılan bir sözcük.)
CHP ile DSP birleşecek mi sorusu gündemde. DSP yazık etme kendine. Asıl Genç Parti-CHP birleşme teklifi var ki evlere şenlik. Aslında bence DSPden daha uygun. EZİLENLERİN SESİ CEM UZAN. hayatında araba tarafından bile ezilme tehlikesi geçirmiş midir acaba arkadaş?
Fransa'da Sarkozy seçildi. Üzgünüm. Kendime açılım sağladığım, demokrasi ilüzyonu yaşadığım- malum bizimkiler ilüzyon gerçeği dağa kaçtı- yerlerde Avrupa Birliği'nin etkisi varmış meğersem onu fark ettim. (Sarkozy'nin geçen günkü açıklaması-Bence Le Pen den kıskanmış ırkçılığı-: Türkler Kapadokyalı, Anadolulu, Avrupalı değil. AYYY bu Türkler kokuyorrrr!!!) AB zaten yatar haldeyken kesinleşti gibi , TR-AB yatar uyur uyuyan güzel değil, çirkin olur!!Fransadaki birkaç tanıdığım ve Murat hocadan alınan bilgilerle Fransızların bir kısmı göç ediyor toptan Fransa'dan, Sarkozy, Le Pen sardı dört bir yanı diye.
Şimdi ne olacak bu ülkede? Erken seçim. Sayın muhalefetimiz, çığırdı erken seçim diye sonra beğenmedi 22 temmuzu anlayamadık, zaten belli bir rasyonalite de beklemiyorum artık hiçbir partiden , kimseden. Misal, Can Dündar Neden programından bir laf.
PROF. DR. NECLA ARAT-ki utanıyorum kendisi felsefe prof.uymuş:( Ordumuz demokratik bir kurumdur, müdahale edince neden antidemokratik oluyor dedi. Üstüne 60 darbesi devrimdi, diğerleri gibi değildi. Çok özgürlükçüydü dedi. Analizi size bırakıyorum. Ben edemeyeceğim analiz.
Bir de tabii seçim yasası, her seçim zamanı tartışılan, hiç değiştirilemeyen. Yarı başkanlık, başkanlık, parlementer hede hödö seçim sistemleri modelleri tartışılıp gidiyor gene. Bu anayasayı değiştir değiştir olmuyor diyor bir kısım insan. Yarı başkanlık sistemi, yani cumhurbaşkanını da halkın seçmesi fikri bir görüşün tamamen her yeri sarması ve hiçbir denge-kontrol mekanizmasının olmaması demek oluyor dedi İsmet berkan ve birkaç yazar daha. Meşruiyet çatışması yaşanır diyorlar. Ben cumhurbaşkanıyım %50 den fazla desteği var arkamda halkın, seninki kaç sayın başbakan, ay hayır ulan başbakan? %36 . O zaman sen sus ben konuşacağım. tepkisi çok beklenebilir. Ama Gül-Erdoğan ikilisinden bence zaten öyle bir çatışma çıkmaz, aksine hegemonya çıkarsa da kötü olur. Aman, ne yapsak, ne etsek, kurtulur muyuz bunalımdan reklam jingle ları geçiyor aklımdan. Durdurun beni. Tabii bir de seçim sonuçlarımız var. Korkutucu. Ya beğenilmezse o seçim sonuçları?? N'olucek cenım evladım?? Kimler beğenmezse sorusunu açık bırakıyorum.
Kendimi analiz: Ben bir garip vatandaşım. Ne dediğimi sallayan biri yok. Ne dediğimi anlayan var ama onları anlayan yok. Garip işte. Ya da hepsi aslında anlaşılıyor da işine gelen yok. İşimize gelmiyor mu? Bana geldiler neyse.
23.32
Friday, April 27, 2007
27 Nisan 2007-Tarihi tanıklık (Milliyet gazetesi)
Genelkurmay'dan cumhurbaşkanlığı seçimi değerlendirmesi
Genelkurmay Başkanlığı'nın resmi internet sitesinde yapılan açıklamada; Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin yaşananlar değerlendirilerek şöyle denildi:
"Türkiye Cumhuriyeti devletinin, başta laiklik olmak üzere, temel değerlerini aşındırmak için bitmez tükenmez bir çaba içinde olan bir kısım çevrelerin, bu gayretlerini son dönemde artırdıkları müşahede edilmektedir. Uygun ortamlarda ilgili makamların, sürekli dikkatine sunulmakta olan bu faaliyetler; temel değerlerin sorgulanarak yeniden tanımlanması isteklerinden, devletimizin bağımsızlığı ile ulusumuzun birlik ve beraberliğinin simgesi olan milli bayramlarımıza alternatif kutlamalar tertip etmeye kadar değişen geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır.
Bu faaliyetlere girişenler, halkımızın kutsal dini duygularını istismar etmekten çekinmemekte, devlete açık bir meydan okumaya dönüşen bu çabaları din kisvesi arkasına saklayarak, asıl amaçlarını gizlemeye çalışmaktadırlar. Özellikle kadınların ve küçük çocukların bu tür faaliyetlerde ön plana çıkarılması, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne karşı yürütülen yıkıcı ve bölücü eylemlerle şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır.
Bu bağlamda; Ankara’da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları ile aynı günde kuran okuma yarışması tertiplenmiş, ancak duyarlı medya ve kamuoyu baskıları sonucu bu faaliyet iptal edilmiştir.
22 Nisan 2007 tarihinde Şanlıurfa’da; Mardin, Gaziantep ve Diyarbakır illerinden gelen bazı grupların da katılımı ile, o saatte yataklarında olması gereken ve yaşları ile uygun olmayan çağ dışı kıyafetler giydirilmiş küçük kız çocuklarından oluşan bir koroya ilahiler okutulmuş, bu sırada Atatürk resimleri ve Türk bayraklarının indirilmesine teşebbüs edilerek geceyi tertipleyenlerin gerçek amaç ve niyetleri açıkça ortaya konulmuştur.
Ayrıca, Ankara’nın Altındağ ilçesinde “Kutlu Doğum Şöleni'' için ilçede bulunan tüm okul müdürlerine katılım emri verildiği, Denizli’de İl Müftülüğü ile bir siyasi partinin ortaklaşa düzenlediği etkinlikte ilköğretim okulu öğrencilerinin başları kapalı olarak ilahiler söylediği, Denizli’nin Tavas ilçesine bağlı Nikfer beldesinde dört cami bulunmasına rağmen, Atatürk İlköğretim Okulunda kadınlara yönelik vaaz ve dini söyleşi yapıldığı yolunda haberler de kaygıyla izlenmiştir.
Okullarda kutlanacak etkinlikler, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilgili yönergelerinde belirtilmiştir. Ancak, bu tür kutlamaların yönerge dışı talimatlarla yerine getirildiği tespit edilmiş ve Genelkurmay Başkanlığınca yetkili kurumlar bilgilendirilmesine rağmen herhangi bir önleyici tedbir alınmadığı gözlenmiştir.
Anılan faaliyetlerin önemli bir kısmının bu tür olaylara müdahale etmesi ve engel olması gereken mülki makamların müsaadesi ile ve bilgisi dahilinde yapılmış olması meseleyi daha da vahim hale getirmektedir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Cumhuriyet karşıtı olan ve devletimizin temel niteliklerini aşındırmaktan başka amaç taşımayan bu irticai anlayış, son günlerdeki bazı gelişmeler ve söylemlerden de cesaret almakta ve faaliyetlerinin kapsamını genişletmektedir.
Bölgemizdeki gelişmeler, din ile oynamanın ve inancın siyasi bir söyleme ve amaca alet edilmesinin yol açabileceği felaketlerin ibret alınması gereken örnekleri ile doludur. Kutsal bir inancın üzerine yüklenmeye çalışılan siyasi bir söylem veya ideolojinin inancı ortadan kaldırarak, başka bir şeye dönüştüğü, ülkemizde ve ülke dışında görülebilmektedir. Malatya’da ortaya çıkan olayın bunun çarpıcı bir örneği olduğu ifade edilebilir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin çağdaş bir demokrasi olarak, huzur ve istikrar içinde yaşamasının tek şartının, devletin Anayasamızda belirlenmiş olan temel niteliklerine sahip çıkmaktan geçtiği şüphesizdir.
Bu tür davranış ve uygulamaların, Sn. Genelkurmay Başkanı’nın 12 Nisan 2007 tarihinde yaptığı basın toplantısında ifade ettiği “Cumhuriyet rejimine sözde değil özde bağlı olmak ve bunu davranışlarına yansıtmak'' ilkesi ile tamamen çeliştiği ve Anayasanın temel nitelikleri ile hükümlerini ihlal ettiği açık bir gerçektir.
Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir.
Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün, “Ne mutlu Türküm diyene!'' anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır.
Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir."
Açıklama, yabancı ajanslar tarafından da acil kodu ile duyuruldu.
Genelkurmay'dan cumhurbaşkanlığı seçimi değerlendirmesi
Genelkurmay Başkanlığı'nın resmi internet sitesinde yapılan açıklamada; Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin yaşananlar değerlendirilerek şöyle denildi:
"Türkiye Cumhuriyeti devletinin, başta laiklik olmak üzere, temel değerlerini aşındırmak için bitmez tükenmez bir çaba içinde olan bir kısım çevrelerin, bu gayretlerini son dönemde artırdıkları müşahede edilmektedir. Uygun ortamlarda ilgili makamların, sürekli dikkatine sunulmakta olan bu faaliyetler; temel değerlerin sorgulanarak yeniden tanımlanması isteklerinden, devletimizin bağımsızlığı ile ulusumuzun birlik ve beraberliğinin simgesi olan milli bayramlarımıza alternatif kutlamalar tertip etmeye kadar değişen geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır.
Bu faaliyetlere girişenler, halkımızın kutsal dini duygularını istismar etmekten çekinmemekte, devlete açık bir meydan okumaya dönüşen bu çabaları din kisvesi arkasına saklayarak, asıl amaçlarını gizlemeye çalışmaktadırlar. Özellikle kadınların ve küçük çocukların bu tür faaliyetlerde ön plana çıkarılması, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne karşı yürütülen yıkıcı ve bölücü eylemlerle şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır.
Bu bağlamda; Ankara’da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları ile aynı günde kuran okuma yarışması tertiplenmiş, ancak duyarlı medya ve kamuoyu baskıları sonucu bu faaliyet iptal edilmiştir.
22 Nisan 2007 tarihinde Şanlıurfa’da; Mardin, Gaziantep ve Diyarbakır illerinden gelen bazı grupların da katılımı ile, o saatte yataklarında olması gereken ve yaşları ile uygun olmayan çağ dışı kıyafetler giydirilmiş küçük kız çocuklarından oluşan bir koroya ilahiler okutulmuş, bu sırada Atatürk resimleri ve Türk bayraklarının indirilmesine teşebbüs edilerek geceyi tertipleyenlerin gerçek amaç ve niyetleri açıkça ortaya konulmuştur.
Ayrıca, Ankara’nın Altındağ ilçesinde “Kutlu Doğum Şöleni'' için ilçede bulunan tüm okul müdürlerine katılım emri verildiği, Denizli’de İl Müftülüğü ile bir siyasi partinin ortaklaşa düzenlediği etkinlikte ilköğretim okulu öğrencilerinin başları kapalı olarak ilahiler söylediği, Denizli’nin Tavas ilçesine bağlı Nikfer beldesinde dört cami bulunmasına rağmen, Atatürk İlköğretim Okulunda kadınlara yönelik vaaz ve dini söyleşi yapıldığı yolunda haberler de kaygıyla izlenmiştir.
Okullarda kutlanacak etkinlikler, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilgili yönergelerinde belirtilmiştir. Ancak, bu tür kutlamaların yönerge dışı talimatlarla yerine getirildiği tespit edilmiş ve Genelkurmay Başkanlığınca yetkili kurumlar bilgilendirilmesine rağmen herhangi bir önleyici tedbir alınmadığı gözlenmiştir.
Anılan faaliyetlerin önemli bir kısmının bu tür olaylara müdahale etmesi ve engel olması gereken mülki makamların müsaadesi ile ve bilgisi dahilinde yapılmış olması meseleyi daha da vahim hale getirmektedir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Cumhuriyet karşıtı olan ve devletimizin temel niteliklerini aşındırmaktan başka amaç taşımayan bu irticai anlayış, son günlerdeki bazı gelişmeler ve söylemlerden de cesaret almakta ve faaliyetlerinin kapsamını genişletmektedir.
Bölgemizdeki gelişmeler, din ile oynamanın ve inancın siyasi bir söyleme ve amaca alet edilmesinin yol açabileceği felaketlerin ibret alınması gereken örnekleri ile doludur. Kutsal bir inancın üzerine yüklenmeye çalışılan siyasi bir söylem veya ideolojinin inancı ortadan kaldırarak, başka bir şeye dönüştüğü, ülkemizde ve ülke dışında görülebilmektedir. Malatya’da ortaya çıkan olayın bunun çarpıcı bir örneği olduğu ifade edilebilir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin çağdaş bir demokrasi olarak, huzur ve istikrar içinde yaşamasının tek şartının, devletin Anayasamızda belirlenmiş olan temel niteliklerine sahip çıkmaktan geçtiği şüphesizdir.
Bu tür davranış ve uygulamaların, Sn. Genelkurmay Başkanı’nın 12 Nisan 2007 tarihinde yaptığı basın toplantısında ifade ettiği “Cumhuriyet rejimine sözde değil özde bağlı olmak ve bunu davranışlarına yansıtmak'' ilkesi ile tamamen çeliştiği ve Anayasanın temel nitelikleri ile hükümlerini ihlal ettiği açık bir gerçektir.
Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir.
Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün, “Ne mutlu Türküm diyene!'' anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır.
Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir."
Açıklama, yabancı ajanslar tarafından da acil kodu ile duyuruldu.
Monday, April 23, 2007
one last goodbye
ANATHEMA-ONE LAST GOODBYE
How I needed you
How I grieve now you're gone
In my dreams I see you
I awake so alone
I know you didn't want to leave
Your heart yearned to stay
But the strength I always loved in you
Finally gave way
Somehow I knew you would leave me this way
Somehow I knew you could never stay
And in the early morning light
After a silent peaceful night
You took my heart away
And I grieve
In my dreams I can see you
I can tell you how I feel
In my dreams I can hold you
And it feels so real
I still feel the pain
I still feel your love
I still feel the pain
I still feel your love
And somehow I knew you could never, never stay
And somehow I knew you would leave me
And in the early morning light
After a silent peaceful night
You took my heart away
I wished, I wished you could have stayed
Her dinlediğimde çok etkileniyorum. Ölen annesine yazmış galiba yazan ya da eşine. ama gerçekten melodisi de çok etkileyici sözleri de.
How I needed you
How I grieve now you're gone
In my dreams I see you
I awake so alone
I know you didn't want to leave
Your heart yearned to stay
But the strength I always loved in you
Finally gave way
Somehow I knew you would leave me this way
Somehow I knew you could never stay
And in the early morning light
After a silent peaceful night
You took my heart away
And I grieve
In my dreams I can see you
I can tell you how I feel
In my dreams I can hold you
And it feels so real
I still feel the pain
I still feel your love
I still feel the pain
I still feel your love
And somehow I knew you could never, never stay
And somehow I knew you would leave me
And in the early morning light
After a silent peaceful night
You took my heart away
I wished, I wished you could have stayed
Her dinlediğimde çok etkileniyorum. Ölen annesine yazmış galiba yazan ya da eşine. ama gerçekten melodisi de çok etkileyici sözleri de.
Wednesday, April 18, 2007
sanatsal etkinlik...
Ben bugün atölyeye gittim, heykel atölyesi, yaklaşık 8 haftadır yapmakta olduğum duvardan çıkamayan kadın eserim bitmişti, kurumuş halini gördüm, hatta bugün de fırına girecek sanırım. Çok çaba sarf ettim, fena da olmadı galiba. Çamurla oynarken, ellerimle birşeyler yapmanın inanılmaz cazibesiyle doluyorum, 3-4 saat kendimden geçip , hiç alışık olmadığım üzere çok az konuşup yalnızlığımın tadını çıkarıyorum elim yüzüm batmış bir şekilde. Sartre'ın 'Duvar'ını okumaya başlamış, içim sıkıntıdan büzülmüş bir şekildeyken karar verdim onu yapmaya. Açıkçası bu kadar eğlenebileceğimi, bu kadar deşarj olabileceğimi tahmin etmemiştim. Okulda aldığım en rahatlatıcı ders herhalde. Zaten hep severdim ellerimle kesip yapıştırıp şekil verme işlerini. Bunu bildiğim için almıştım bu dersi de ama artık boyutu değişti. Yaptığım ilk şey bu heykel. kocaman bir duvar ve içinden çıkan bir yüz, daha doğrusu çıkamayan. ( Böyle anlatınca gerçekten gülesim geliyor, ama görünce garip hissediyor insan.) Bugün atölyeye girdiğimde arkadaşlarım vardı bana benim heykelimi gösterip sabahtan beri her giren bunu kimin yaptığını soruyor dediler. Ben ben yaptım deyince ilk önce inanmadılar. İnsanlar birşeyleri güzel yaptığınızı söyleyip sizi takdir ettiklerinde çok mutlu olursunuz ama sizin olduğu bilinmeden takdir edildiğinizde daha mutlu olursunuz ya .İşte ben çook mutlu oldum. Çok emek harcayıp çok da hislenerek yaptığım doğru. Bu self-realization denen meret sanırım zaten böyle anlarda çıkıyor ani olarak. Kendini fark etme, kendini kaybetme ve bulma...
Küçükken org öğrenip piyano çalardım kuzenimin yanında-artık hiç hatırlamıyorum, yeteneğimi de kaybettim sanırım- beni konservatuara sokmak isteyen hocam ellerimin çok yaratıcı olduğunu ve daha da geliştirebileceğimi söylemişti. Ben Anadolu lisesi sınavlarına çalışmayı tercih etmiştim. Acaba yanlış tercih mi diye düşünmüyor değilim ama hayatımdan memnunum bir yandan da. Neyse, yıllar sonra sanatsal bir etkinliğe daha girmiş olmak bana bunları hatırlattı, paylaşayım dedim, çok birşeye benzediğini düşünmüyorum. Şaheser olduğunu da düşünmüyorum yaptığım şeyin ama ben yaptım yaparken çok keyif aldım, bir sürü arkadaşımdan da geri bildirimler çok güzeldi. Daha ne isterim ki? Herkese tavsiye ediyorum düşünmeyi bir kenara bırakıp bunlara yönelin gibi bir temennim yok . Sorunlar hala orda kocaman duruyor, onlarla da uğraşalım da arada bir yalnız, ya da belki de beraber-dans etmek de çok deşarj edici biliyorum toplu oohh-bir uğraş lazım, kafa değil, kol çalıştıracak ya da ikisini birden çalıştıracak ama içini rahatlatacak.
21.40 18.04.07
Küçükken org öğrenip piyano çalardım kuzenimin yanında-artık hiç hatırlamıyorum, yeteneğimi de kaybettim sanırım- beni konservatuara sokmak isteyen hocam ellerimin çok yaratıcı olduğunu ve daha da geliştirebileceğimi söylemişti. Ben Anadolu lisesi sınavlarına çalışmayı tercih etmiştim. Acaba yanlış tercih mi diye düşünmüyor değilim ama hayatımdan memnunum bir yandan da. Neyse, yıllar sonra sanatsal bir etkinliğe daha girmiş olmak bana bunları hatırlattı, paylaşayım dedim, çok birşeye benzediğini düşünmüyorum. Şaheser olduğunu da düşünmüyorum yaptığım şeyin ama ben yaptım yaparken çok keyif aldım, bir sürü arkadaşımdan da geri bildirimler çok güzeldi. Daha ne isterim ki? Herkese tavsiye ediyorum düşünmeyi bir kenara bırakıp bunlara yönelin gibi bir temennim yok . Sorunlar hala orda kocaman duruyor, onlarla da uğraşalım da arada bir yalnız, ya da belki de beraber-dans etmek de çok deşarj edici biliyorum toplu oohh-bir uğraş lazım, kafa değil, kol çalıştıracak ya da ikisini birden çalıştıracak ama içini rahatlatacak.
21.40 18.04.07
Tuesday, April 17, 2007
radiohead-1984
Didaktik amaçlarla yazılmış bir yazı .
Karma police diye bir şarkı var ya radioheadin.
O şarkıyı 1984 Orwellin bilirsiniz , oradaki düşünce polisleri için yazmışlar. Ekşi sözlük ( ona da göz diktiler kapanıyormuş.) bilgisi edindiğim.
Bu arada sınav sorularımıza bile yansıyan cumhurbaşkanı seçimleri umarım hepimizin içinde 'dinamik/t' ya da 'zinde' olarak patlamaz. Haydin hayırlısı!
00.53
Karma police diye bir şarkı var ya radioheadin.
O şarkıyı 1984 Orwellin bilirsiniz , oradaki düşünce polisleri için yazmışlar. Ekşi sözlük ( ona da göz diktiler kapanıyormuş.) bilgisi edindiğim.
Bu arada sınav sorularımıza bile yansıyan cumhurbaşkanı seçimleri umarım hepimizin içinde 'dinamik/t' ya da 'zinde' olarak patlamaz. Haydin hayırlısı!
00.53
Subscribe to:
Posts (Atom)